Afganistan İslam Emirliği (AİE) iktidara döndükten sonra, beklendiği gibi, ülke genelindeki DAEŞ ağlarını dağıttı. Grup üyeleri, saha elemanlarından üst düzey komutanlara kadar tutuklandı, cezalandırıldı veya etkisiz hale getirildi ve örgütsel yapıları çöktü.
Ancak, dahili merkezlerinin çökmesine rağmen, aralıklı saldırılar devam etti. Bu olaylar kritik bir soruyu gündeme getirdi: Eğer DAEŞ, Afganistan içinde kökünden sökülmüşse ona personel, fon ve lojistik destek sağlayan kim? Afganistan’a savaşçıları kim gönderiyor?
Başlangıçta bu soruyu yanıtlamak zordu. Ancak ele geçirilen DAEŞ üyeleri, sorgu altında konuşmaya başladıkça sonuçları Afganistan’ın çok ötesine uzanan gizli bir gerçek yavaş yavaş su yüzüne çıktı.
Tutuklu DAEŞ üyelerinin ifadelerine göre grubun savaşçıları, sadece Pakistan’dan Afganistan’a taşınmakla kalmıyor aynı zamanda ülkeye girmeden önce Pakistan ordusu ve ISI gözetiminde eğitim, malzeme ve talimat alıyorlardı. Görevleri açıktı: Afganistan’ın güvenliğini baltalamak ve istikrarsızlığı körüklemek.
Pakistan’ın DAEŞ ile iş birliği iddiası başlangıçta sadece medya çevrelerinde dile getiriliyordu. Ancak Pakistan, bu faaliyetlerine devam edince AİE, onları, Afganistan ve komşu devletlere yönelik DAEŞ operasyonlarına yardım etmek ve finanse etmekle kamuoyu önünde suçladı. Pakistanlı yetkililer suçlamayı reddetti fakat gerçekler, kısa sürede bu inkarı anlamsız hale getirdi.
Çok değil, yakın zamanda Pakistan, Afgan topraklarına bir saldırı başlattığında, AİE güçlerinden sert bir direnişle karşılaştı. Tepkiler karşısında şoka uğrayan Pakistan, ateşkes talep etti. Bu, Katar’da yapılan ilk tur ve Türkiye’de yapılan ikinci tur müzakerelere yol açtı.
Ancak ateşkes görüşmelerinin ötesinde, bir konu merkezde duruyordu: AİE, Pakistan’dan DAEŞ’e verdiği desteği ve fonlamayı durdurmasını talep etti. Pakistan, açıkça ve utanmadan bunu reddetti.
Bu red, bariz bir soruyu gündeme getiriyor: Eğer DAEŞ, Pakistan’da bulunmuyorsa, ISI gözetiminde eğitilmiyorsa, o zaman Pakistan’ın ilişkisi olmadığını iddia ettiği bir gruba desteği sonlandırmayı neden reddediyor? Neden basitçe Pakistan’daki varlığını inkar etmiyor?
Ek kanıtlar ortaya çıkmaya devam ediyor. Birkaç DAEŞ saldırganı, şüpheli koşullar altında Pakistan’da öldürüldü. Buna bir örnek, Ebu Zer olarak bilinen Emir Muhammed’in oğlu Nusret’tir. Peşaver’de öldürüldü. 2022 ve 2023’te Kabil ve çevre illerdeki saldırıların planlanmasına yardım etmiş ve “Pehlivan” olarak bilinen Pakistan’daki kilit bir DAEŞ operasyon merkezini yönetmişti.
Sonuç olarak, model apaçık ortadadır. DAEŞ’in birincil sığınağı, eğitim alanı ve lojistik can damarı Pakistan’dadır. İslamabad, bu grubu Afganistan’da kargaşa çıkarmak, AİE’ne politik olarak baskı yapmak ve bölgede kozunu korumak için stratejik bir araç olarak kullanmaktadır.
Bu sadece Afganistan’ın güvenliği için bir tehdit değildir; geniş bölgenin ve nihayetinde dünyanın istikrarını ve barışını tehlikeye atmaktadır.
















































