NATO ve ABD’nin yirmi yıllık işgalinin ardından Afganistan, siyasi yörüngesinde yeni bir bölüme girdi. Bu yeni aşamada, egemenlik halkın arzu ettiği şekilde İslami bir nizamın gölgesine teslim edilmiş ve bölgesel-küresel hegemonyadan bağımsız olarak uygulanmıştır.
Bu gelişen jeopolitik bağlamda, en önemli gelişmelerden biri de Rusya’nın Afganistan İslam Emirliği’ni resmen tanınması olmuştur. Orta Asya ve daha geniş Orta Doğu meselelerinde belirleyici bir aktör olarak, Rusya’nın Afganistan İslam Emirliği ile olan angajmanı önemli bir stratejik ağırlığa sahiptir. Bu analiz, Moskova’nın Afganistan İslam Emirliği’ni tanımasının temelinde yatan siyasi, ekonomik ve ideolojik hususları özetlemektedir:
• Bölgesel İstikrarı Sağlama
Rusya’nın en önemli endişeleri arasında güney sınırlarının güvenliği ve Orta Asya’daki istikrarsızlığın kontrol altına alınması yer almaktadır. İslam Emirliği’nin diplomatik olarak resmen tanınması, sınırların güvence altına alınması, ulusötesi tehditlere karşı koyma ve aşırılıkçı veya istikrarsızlaştırıcı güçlerin yayılmasını önleme konusunda yapılandırılmış işbirliğini kolaylaştırır. Bu tür iş birlikleri bölgesel güvenliği güçlendirir ve Avrasya genelinde karşılıklı istikrarı teşvik eder.
• Batı Sömürüsüne Karşı Koyma
Batılı güçlerin yaptırımlar ve siyasi baskı yoluyla Afganistan’ın iç durumunu istismar etmeye çalıştığı bir zamanda, Rusya’nın İslam Emirliği’ni tanıması somut bir karşı ağırlık görevi görmektedir. Bu adım, bölgesel krizlere neden olmayı amaçlayan Batılı planlara karşı bir bariyer görevi görmekte ve küresel etki dengesinde belirleyici bir değişime işaret etmektedir. Bu hareket, Afganistan’ın artık yabancı müdahale ve manipülasyon için bir tiyatro sahnesi olmadığını teyit etmektedir.
• Ekonomik ve Ticaret İşbirliğini Genişletme
Güney ve Orta Asya’nın kavşağında stratejik olarak konumlanan Afganistan, hayati geçiş rotaları sunmaktadır ve geniş doğal kaynaklara sahiptir. Rusya’nın İslam Emirliği’ni tanıması altyapı yatırımı, ortak ulaşım koridorları, enerji boru hatları ve bölgesel ticaret projeleri için yollar açmaktadır. Bu gelişmeler yalnızca Afganistan ekonomisini canlandırmaya yardımcı olmakla kalmamakta, aynı zamanda Rusya’nın yeni pazarlara erişimini genişletip bölgedeki ekonomik varlığını sağlamlaştırmaktadır.
• Sahanın Gerçeklerini Kabul Etmek
Gözlemciler için (mevcut sistemin eleştirmenleri de dahil) İslam Emirliği’nin Afgan halkının istediği sisteme sıkı sıkıya bağlı ve yabancı hakimiyetinden bağımsız bir siyasi gerçeklik olduğu giderek daha belirgin hale geliyor. Rusya’nın İslam Emirliği hükümetini resmi olarak tanıması da siyasi olgunluğu ve yeni bölgesel dinamiklerin gerçekçi bir şekilde anlaşılmasını işaret ediyor ve daha etkili ve ilkeli bir angajmana olanak sağlıyor.
• Bölgesel İşbirliğini Güçlendirmek
İslam Emirliği’nin tanınması ayrıca Rusya’nın Şanghay İşbirliği Örgütü, bölgesel altyapı girişimleri ve kolektif güvenlik çerçeveleri gibi çok taraflı işbirliği mekanizmalarından yararlanmasını sağlıyor. Kabil ile yapıcı ilişkiler daha derin bölgesel entegrasyonu teşvik ediyor, diplomatik koordinasyonu geliştiriyor ve Moskova’nın Avrasya meselelerindeki rolünü güçlendiriyor.
• Yönetime İlişkin İslami Bir Bakış Açısı
İslami bir bakış açısına göre, Müslüman Ümmetin çıkarlarını savunan ve yabancı boyunduruğundan uzak bir şekilde faaliyet gösteren güçlü ve bağımsız bir İslami hükümetin kurulması, daha geniş Müslüman dünyası için bir onur ve güç kaynağı olarak hizmet ediyor. Müslümanlar İslami değerlerin rehberliğinde barış ve güvenlik içinde yaşayabildiklerinde, düşman yabancı güçlerin etkisi azalır ve Ümmetin birliği giderek güçlenir.
Sonuç olarak İslam Emirliği’nin Rusya tarafından tanınması yalnızca Moskova’nın stratejik, ekonomik ve güvenlik çıkarlarına hizmet etmekle kalmaz, aynı zamanda Afgan halkının arzu ettiği sistemin ilkeli bir şekilde kabul edilmesini de sembolize eder. Dahası Kabil’de güçlü bir İslami hükümet, ülkenin dindar nüfusu için yalnızca ulusal bir gereklilik değil, aynı zamanda yabancı aktörlerin ülkeye sızma ve vatanı bölme çabalarına karşı da önemli bir siperdir. Bu durum küresel güçlerin, özellikle bölgesel istikrar arayanların artık göz ardı edemeyeceği bir gerçektir.