İslami sistemin avantajları aşağıdaki faydaları sunmaktadır:
3. Kusursuz Bir Sosyal Çerçeve Olarak İslami Sistem:
İslami sistem, insanın sosyal hayatı için kusursuz bir çerçeve olarak öne çıkmaktadır. Hatalardan muaf olması bakımından da benzersizdir, çünkü hatalara açık olan insan zekasının bir ürünü olmak yerine Yüce Allâh tarafından inzal edilmiştir.
Bu nedenle İslami sistem tüm çağlarda uygulanabilecek uyarlanabilirliğe sahiptir. Buna karşılık insan yapımı sistemler çağdaş dönemin gereksinimlerini karşılayabilse de belirli bir süre boyunca uygulanabilirdir ve genellikle gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılamada başarısız olurlar. Bu sınırlama, insan zekasının yaklaşan ihtiyaçları tam olarak kavrama veya öngörme konusundaki doğal yetersizliğinden kaynaklanmaktadır.
Ayrıca belirli bir bölgenin taleplerine göre formüle edilen yasalar, o yerel bölge için uygun olabilir, ancak sıklıkla farklı koşullara sahip diğer bölgeler için uygunsuzdue. İslami sistem ise tüm bölge ve çağlarda evrensel uygulama konusunda olağanüstü bir yetenek sergilemektedir. Çok sayıda Kur’an ayeti bu kavramı doğrulamaktadır:
“O, alemler için yalnızca bir zikirdir.”
“Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.”
İslam sistem Kuran ile geldiği ve Kuran da evrensel bir kitap olduğu için İslam sistemi doğal olarak küresel uygulama kapasitesine sahiptir. Bu özellik ayrıca ek avantajlar içerir:
A. Çelişkilerden Özgürlük:
Yüce Rabbimiz’in kapsamlı ve kapsayıcı kanunlarına (İslam’a) dayanan sistemler çelişkilerden uzaktır. Buna karşılık bireysel görüşlere dayalı sistemlerde bu özellik yoktur, çünkü her insan doğal olarak farklı bir bakış açısına sahiptir. Bu konuyla ilgili olarak Yüce Allâh şöyle buyurmaktadır:
“Eğer o, Allâh’tan başkası tarafından (indirilmiş) olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki bulurlardı..”
B. Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması:
İnsan yapımı sistemler genellikle ayrımcılığın sembollerini bünyesinde barındırır. Başlıca kusurlarından biri, bireylere ırk, sınıf veya statü gibi faktörlere göre farklı davranmaktır. Bir kişiye bir şekilde, başkasına ise başka bir şekilde muamele ederler. Benzer şekilde, siyah bireyler için beyaz bireylere kıyasla farklı standartları olabilir. Buna karşılık Yüce Allâh’ın yasası tarafsızdır ve herkese eşit muamele sağlar.
c. İnsan Baskısından Kurtuluş:
İnsanlar doğası gereği birinin kendilerine boyun eğmesini ve tam bir bağlılık sunmasını isterler. Ancak İslami sistemler insanları diğer insanlara kölelikten kurtarır. Hiçbir hükümdara, kalplerine bir ilahlık duygusu aşılayacak kadar saygı gösterilmesine izin verilmez.
Her Müslüman, Şeriat ilkelerinden saptığı takdirde bir lidere danışma hakkını saklı tutar; Peygamberimiz Muhammed’in (s.a.v.) vurguladığı gibi:
“مَن وَلِيَ مِنْكُمْ عَمَلًا , فَأَرَادَ اللَّهُ بِهِ خَيْرًا ، جَعَلَ لَهُ وَزِيرًا صَالِحًا, إِنْ نَسِيَ ذَكَّرَهُ , وَإِنْ ذَكَرَ أَعَانَهُ”
Ali (Allâh ondan razı olsun) halife olunca ilk hutbesinde şöyle buyurmuştur:
“فافزعوا إلى قوام دينكم, وإتمام صلاتكم, وأداء زكاتكم, والنصيحة لإمامكم…”
“Kendinizi dininizi korumaya adayın, namazınızı kılın, zekatınızı verin ve liderinize nasihatte bulunun.”
Bununla birlikte bir yöneticiye tavsiyede bulunma eylemi, etkinliği ve Şeriat ilkelerine bağlılığı sağlamak için belirli görgü kurallarını gerektirir. Önemli görgü kurallarından biri özel olarak tavsiye vermeyi içerir. Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur:
“Kim bir hükümdara bir konuda nasihat etmek isterse bunu alenen yapmasın. Onun elinden tutup gizlice konuşsun. (O hükümdar) Nasihat kabul ederse iyi olur; etmezse (nasihat eden) görevini yerine getirmiş olur.”