Değişen güçler, gelişen bir dünya düzeni ve yeni jeopolitik dinamiklerin ortaya çıkmasıyla karakterize edilen çağdaş küresel manzara, çeşitli hareketlerin doğasını ve yörüngesini derinden dönüştürdü. Bir zamanlar baskın yabancı güçlerin komutası altında yalnızca vekil olarak faaliyet gösteren IŞİD, artık giderek karmaşıklaşan ve sempati duyulmayan bir ortamda hayatta kalmak için çaresizce mücadele ediyor.
Sadece birkaç yıl önce saldırgan bir şekilde toprak genişlemesi peşinde koşan ve ulusötesi bir halifelik öngören IŞİD, artık oldukça çaptan düştü. Küresel stratejik hesaplamalardan uzaklaşan ve ideolojik alaka düzeyinden yoksun bırakılan grup, kendini izole edilmiş ve zayıflamış buluyor. Geriye kalan tek hedefi ise sadece hayatta kalmak.
Batılı ve sömürgeci güçlerin IŞİD’e karşı tutumundaki değişim açıktır. Bir zamanlar vekalet savaşı için uygun bir araç olarak görülen grup, tüm stratejik faydasını kaybetti. IŞİD, başlangıcından itibaren tutarlı ve ikna edici bir mesajdan yoksundu; bugün, herhangi bir önemli siyasi aktörün hesaplamalarında neredeyse yer almıyor. Küresel güçler daha meşru veya pragmatik kanallar aracılığıyla istikrara ve etkiye odaklandıkça askeri, entelektüel veya siyasi ağırlıktan yoksun IŞİD’e verilen destek de azaldı.
Artık genişleme kapasitesine sahip olmayan IŞİD, yalnızca parçalanmış yapısının kalanını korumaya odaklanmış durumda. Bir zamanlar kendisini geniş toprak parçalarına hükmedecek, dünyayı üç eş merkezli küreye bölecek şekilde hayal etmiş -iç bölge (Irak ve Suriye), yakın çevre (Orta Doğu ve Kuzey Afrika) ve uzak çevre (Avrupa, Doğu Asya ve Kuzey Amerika)- artık o kadar zayıflamış durumda ki varlığını sürdürmek için istikrarlı bir dayanak noktası bile sağlayamıyor.
Grubun stratejik vizyonu, herhangi bir yeniden canlanmanın küresel bir güçten ziyade isyancı bir hareket şeklini alması muhtemel. Bu durum, yabancı istihbarat manipülasyonu ve ideolojik köleliğe dayanan hareketlerin nihayetinde sürdürülemez olduğunu ve çökmeye mahkum olduğunu göstermektedir.
IŞİD’in hızlı yükselişi dünyayı şok etmişti. İlk ivmesi hem beklenmedik hem de endişe vericiydi. Ancak grubun yapısal kusurlarının, ideolojik iflasının ve gerçek doğasının ortaya çıkması uzun sürmedi. Barbarca bir şiddet yanlısı, korku odaklı ideolojisi, bozuk, sapkın ve hem insan onuruna hem de İslami değerlere yabancı yapısıyla hızla dünya çapındaki ulusların ve toplulukların nefretini kazandı. Destek toplamaktan uzak olan IŞİD, evrensel bir kınama ve reddedilmeye yol açtı.
Grup şimdi zayıflamış haliyle varlığını sürdürmek için her türlü bedeli ödemeye hazır vaziyette; insani değerlerden ve onurundan vazgeçme pahasına bile. Dünya görüşü, herhangi bir sağlam teolojik veya entelektüel temelden yoksun olan grup, herhangi bir otantik dini gelenekten de kopuk vaziyettedir. Bu entelektüel ve ahlaki boşluk, askeri yenilgilerle birleşince, toplumsal meşruiyetini ve kamuoyu desteğini kaybetmesine yol açmıştır.
Bir grup tabanından (temsil ettiğini iddia ettiği halk ve toplumdan) kopuk olduğu için, sadece içsel güvenilirliğini kaybetmekle kalmamış, aynı zamanda bir zamanlar onu yararlı bulan dış güçler için de önemsiz hale gelmiştir. Küresel güçlerin gözünde IŞİD artık tükenmiş bir güç ve stratejik değeri olmayan tükenmiş bir piyondan ibarettir.
Batının IŞİD’e verdiği destek, fırsatçı ve taktiksel bir destekten ileriye gitmemiş ve grubun gerçek doğası dünyaya ve bölge halklarına netleştiği zaman da buharlaşıp yok olmuştur. Bu destekten yoksun kalan IŞİD, şimdi yok olmaktan kaçınmak için çaresizce mücadele ediyor. Nasıl etiketlendiği veya algılandığı sorusu artık grup için önemli değil; tek amacı hayatta kalmak.
Artık ideolojik kırmızı çizgilerle, tutarlı stratejilerle veya tanımlanmış sınırlarla bağlı olmayan IŞİD, varoluşsal bir çaresizlik içinde. Selde savrulup boğulmamak için dallara tutunmaya çalışan biri gibi, su üstünde kalmak ve unutulup gitmekten kaçınmak için her fırsatı değerlendiriyor.
















































