DAEŞ, 2014 yılında aniden “İslam Halifeliği” ilan ederek dünyayı şaşkına çevirdi ve böylece tüm dikkatleri üzerine çekti. Bu ilan, bazı bölgelerin işgali, güvensizlik vakalarının patlak vermesi, mezhepsel şiddet ve savaşların sonucunda yapıldı ve de böylece bölgesel ve uluslararası düzeyde geniş bir fitne temeli oluşturuldu.
Mezhepsel savaşlar, mezhepsel bağnazlık ve bazı bölgelerdeki işgal koşulları, DAEŞ örgütünün yayılmasına zemin hazırladı. Zayıf devletler, istikrarsızlık, yoksulluk ve insanlar arasında güven kaybı da örgütün yayılması için verimli bir zemin sağladı. İşte burada fikri bir fitne, askeri bir felakete dönüştü.
Fikri Sapma ve İdeolojik Fitne:
DAEŞ, İslami kavramlar adına aşırı ve ölümcül bir ideoloji yaydı; bu ideoloji, Kuran, Sünnet ve icmaya açıkça aykırıdır. Cihat, hilafet ve hadler gibi kutsal kavramları, meşru İslami prensipleri tahrif eden yorumlarla açıkladı. Propaganda mekanizmaları, İslami kavramları tarihsel, fıkhi ve ahlaki çerçevelerinden koparmayı ve onların yerine sert, zalimane ve insanlık dışı fikirleri koymayı hedefledi.
Bu fikri sapma, birçok sıradan Müslüman’ın zihnini karıştırdı ve bir dizi genci aşırıcılığa çekti.
Askeri Genişleme ve Felaketin Başlangıcı:
2014’te DAEŞ, aniden Irak’ın Musul kentinin kontrolünü ele geçirdi, ardından nüfuzu hızla Irak ve Suriye’de geniş alanları kapsayacak şekilde yayıldı. Meşruiyeti olmayan ve insani standartlara bağlılık taşımayan, “hilafet” adı altında vahşi bir sistem kurdu.
Kontrolü altına aldığı bölgelerde DAEŞ, sadece askeri rakiplerini öldürmekle kalmadı, aynı zamanda sivil erkekleri, kadınları, çocukları ve dini azınlıkları öldürmeyi ve sosyal dokuyu yok etmeyi meşru gördü. Ezidi, Şii ve Hristiyan toplulukları yok etti veya onları köleleştirdi ve uluslararası toplumun endişesini alevlendiren muazzam bir insani felaket doğurdu.
Ekonomik ve Sosyal Faktörler:
DAEŞ ‘in yayılmasının faktörlerinden biri de işsizlik, yolsuzluk, eşitsizlik ve zayıf eğitim sistemi gibi zor ekonomik koşullardı. İstikrarsız bölgelerde insanlar, temel ihtiyaçlardan yoksundu; bu da umutsuzluk ve hızlı bir değişim arzusu hissi oluşturdu.
DAEŞ, bir düzen görüntüsü, mali destek ve “İslami adalet” vaatleri sundu ve geniş ölçekli genç ve yoksul kesimler buna icabet etti. Örgüt, hedeflerine ulaşmak için bu sosyal boşlukları ustaca sömürdü.
Propaganda ve Medya:
DAEŞ, mesajını hızlı ve geniş çapta yaymak için iletişim ağlarını ve modern teknolojiyi sömürdü. Gençleri cezbetmek için tasarlanmış videolar, görseller ve mesajlar üretti. Amacı sadece bilgi aktarmak değil, aynı zamanda hedef kitlelerin beyinlerini yıkamak ve duygularını ve psikolojilerini kontrol etmekti. İnsanları aşırı davranışları benimsemeye itmek için terör ve intikam duygularını besledi.
“Hilafet”in Çöküşünden Sonraki Durum:
Irak ve Suriye’deki somut “hilafet” 2017’de çöktü, ancak ideolojisi ise halen canlı. Örgüt, farklı ülkelerde ağlar oluşturdu ve küçük ama kanlı saldırılar gerçekleştirdi. DAEŞ halen şiddet ve aşırıcılık yolunu seçiyor ve de bölgesel ve uluslararası güvenlik için ciddi bir tehdit oluşturuyor ve kararlılıkla yüzleşilmesi gerekiyor.
Toplum İçin Dersler:
Yoksun ve zarar görmüş nesillerin eğitim, adalet ve fırsat eşitliği yoluyla güçlendirilmesi, aşırılığa kaymanın nedenlerinin sınırlandırılması için gereklidir. Bu, toplumun istikrarı ve refahı için temeldir. Ayrıca, DAEŞ’in sapkın yorumlarını çürütmek için gerçek ve mutedil İslam’ın ruhu açıkça ortaya konmalıdır. Sadece askeri cevap yeterli değildir; radikal ideoloji, fikir ve farkındalıkla ortadan kaldırılır.
Sorumluluğumuz:
DAEŞ ve benzeri grupların fikri temellerini ifşa etmek ve insanlara onları açıkça tanıtmak zorundayız. Eğitim müfredatları, alimler ve medya aracılığıyla toplumun farkındalığı artırılmalı, şiddet ve nefretsiz bir nesil yetiştirilmeli ve de bu nesil, barış ve istikrar inşasında etkin bir unsur haline getirilmelidir.
Fikri Yüzleşme Zamanı:
Savaş sadece silahlarla sınırlı değildir; bilakis, entelektüel, eğitimsel ve ahlaki bir çabaya ihtiyaç duyar. Toplumun her bireyi, güvenli bir geleceği garanti altına almak için bu yüzleşmeye katılmalıdır.
Ve sonuç olarak diyebiliriz ki DAEŞ, sadece savaşçı bir örgüt değildi aynı zamanda gaflet, zulüm ve sosyal adaletin yokluğundan doğan fikri bir fitneydi. Milyonların ölümüne ve yerinden olmasına yol açan bir şiddet, terör ve korku dalgası başlattı. Eğer bu fitnenin kökleriyle ciddiyetle yüzleşmezsek benzer felaketler daha sonra da ortaya çıkacaktır. Bu nedenle, İslami değerlerin gerçek manasını anlamak, aşırı ideolojilerle fikri ve sosyal olarak mücadele etmek ve adaleti, eğitimi ve fırsatları, toplumlarımızı bu tür trajedilerden korumak için adamak esastır.
















































