Modern Hariciliğin Yükselişinin Temelleri
DAEŞ, sıklıkla modern dönem Haricileri olarak tanımlanıyor ve o sosyal, siyasi, ekonomik ve psikolojik faktörlerin iç içe geçmesiyle ortaya çıkmıştır. Yıkıcı bir makine gibi, savunmasız gençleri saflarına çekmiştir. Bu dize ani bir gelişmenin değil, krizlerle boğuşan toplumlarda yıllar içinde atılan temellerin ürünüdür.
Sosyal açıdan, moderniteyle çatışan kabilevi ve geleneksel topluluklar, radikal ideolojilerin filizlenmesi için verimli zemin oluşturdu. Ne geleneksel normlarla tam özdeşleşebilen ne de modern dünyada yer bulabilen gençler, radikal grupların kolay hedefi haline geldi. DAEŞ, bu yönünü kaybetmiş nesli, sözde kimlik ve aidiyet kazanabilecekleri “güvenli bir liman” sunarak istismar etti.
Siyasi olarak, otoriter rejimlerin sistematik baskı ve adaletsizlikleri, Ortadoğu gençliğinde derin bir öfke uyandırdı. DAEŞ ve bağlı gruplar, bu siyasi öfkeyi dini düşmanlığa kanalize ederek protesto enerjisini yıkıcı bir güce dönüştürdü. Cihat ve “zulme karşı mücadele” gibi kavramları çarpıtarak şiddeti, ilahi bir görevmiş gibi kutsallaştırdılar.
Bölgesel krizler, özellikle Irak’ın işgali ve Suriye savaşı, DAEŞ’in kendisini mazlumların savunucusu gibi sunmasını kolaylaştırdı. Oysa gerçekte, korumayı iddia ettiği toplulukların bizzat zulmedicisi haline geldi. Ekonomik açıdan, yoksulluk ve kronik işsizlik, güçlü birer eleman kazanma aracı işlevi gördü.
Irak ve Suriye’nin yoksul bölgelerinde, basit bir iş bulma umudunun bile yitirildiği yerlerde, DAEŞ, gençlere maddi destek ve sosyal yardım vaatleriyle yanaştı. Birçok yabancı savaşçı dini inançtan ziyade cazip maaşlar için katıldı. DAEŞ, savaşı, yağmanın temel gelir kaynağı olduğu ekonomik bir girişime dönüştürdü. İronik şekilde, hırsızlık ve sömürü üzerine kurulu bu istikrarsız gelir sistemi, nihayetinde grubun çöküşünün yolunu hazırladı.
Belki de en belirleyici boyut, psikolojik olandı. DAEŞ, yalnızlık duygularını, kimlik krizlerini ve varoluşsal boşluğu ustalıkla istismar etti. Avrupa’da, ne Batı toplumuna tam entegre olabilen ne de ata kültürleriyle yeniden bağ kurabilen göçmen gençler, kolay hedeflerdi. Onlara üretilmiş bir kimlik ve sahte bir aidiyet duygusu sunarak duygusal boşluklarını doldurdular.
Bu genç militanların çoğu için ideoloji, itici güç değildi. Aradıkları şey anlam, amaç ve heyecandı. DAEŞ, sözde hilafet altındaki hayatı, macera dolu ve tatmin edici olarak gösteren cazip videolar üreterek bu ihtiyaçlara yöneldi.
Sonuç
DAEŞ deneyimi, aşırılıkla mücadelenin yalnızca askeri yollarla kazanılamayacağını gösterdi. Kök nedenlere tüm boyutlarda eğilmek gerekiyor. Sosyal adaleti tesis ederek, siyasi istikrarı sağlayarak, ekonomik fırsatlar oluşturarak ve psikolojik sıhhati destekleyerek toplumlar, bu tür grupların yeniden ortaya çıkışını engelleyebilir.
Geçmişin ve günümüzün Haricileri, her zaman eşitsizlik ve umutsuzluk üzerinden güç bulmuştur. Onlarla mücadelenin gerçek yolu geçici bastırmalarda değil, hiçbir gencin kimlik veya anlam arayışında radikalliğe yönelmek zorunda hissetmeyeceği toplumlar inşa etmektedir.