Allâh Rasulü (SAV), Ümmeti Harici olarak bilinen sapkın bir grubun ortaya çıkması konusunda uyarmıştır. Çok sayıda sahih hadiste, onların özellikleri anlatılmış ve Müslümanlar onların tehlikeli fikirlerine ve eylemlerine karşı uyarılmıştır. Bu uyarıların doğruluğu, özellikle yeniden ortaya çıktığı çağımızda, defalarca kanıtlanmıştır.
Haricilerin ideolojileri, davranışları ve Müslümanlara karşı şiddetleri, Allâh’ın Rasulü’nün (SAV) on dört yüzyıl önce tarif ettiği şeyi tam olarak yansıtmaktadır.
Konuyla ilgili hadislerden biri de Ebu Said el-Hudri (RA) tarafından rivayet edilmiştir:
“Biz, Rasûlullâh (SAV) ile beraber savaş ganimetlerini dağıtırken, Beni Temim kabilesinden Zu’l-Huveysira adında bir adam geldi ve, ‘Ey Allâh’ın Rasulü! Adaletli ol!’ dedi. Rasûlullâh (SAV), ‘Yazıklar olsun sana! Ben adaletli olmazsam kim adil olur?’ diye cevap verdi. Ömer bin Hattab (Allâh ondan razı olsun) ‘Ey Allâh’ın Rasulü! İzin ver de boynunu vurayım!’ dedi. Fakat Peygamber (SAV) şöyle cevap verdi: “Onu bırakın. (Bunun arkasından öyle bir kavim türeyecektir ki) Namazınızı onların namazları, oruçlarınızı onların oruçları yanında az göreceksiniz. Onlar Kur’an’ı okuyacaklar, fakat Kur’an onların boğazlarından ileriye gitmeyecektir. Onlar okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkacaklardır. Müslümanları öldürüp müşrikleri bırakacaklar. Allâh’a yemin ederim ki, eğer onları görecek kadar yaşarsam, Ad kavminin öldürülüşü gibi onları öldürürüm.”
(Sahih el-Buhari, Hadis No. 3610; Sahih Müslim, Hadis No. 1064)
Bu hadis, Haricilerin tanımlayıcı özelliklerini özetlemektedir; aşırı derecede ama sadece dıştan görülen dindarlık, İslam’ı yüzeysel anlama ve kâfirlerden ziyade Müslümanlara yönelik şiddet… Hariciler bu özellikleri rahatsız edici bir kesinlikle örneklendirmektedir.
Bu aşırılıkçılar, dindarlık ve cihad kisvesi altında İslam Ümmeti’ne muazzam zararlar vermişlerdir. Peygamber’in (SAV) önceden haber verdiği gibi Müslümanları öldürmüş, müşrikleri ise bırakmışlardır. Gerçekten de IŞİD’in ortaya çıktığı her yerde, ilk hedefleri Müslümanlar, Mücahidler ve İslami hareketler olmuş; kâfirler ve işgalcilere ise dokunmamışlardır.
Onların birincil hedefi sürekli olarak Müslümanlar ve Mücahidler olmuştur. Irak ve Suriye’de El-Kaide’ye karşı savaş açmışlardır. Afganistan’da, İslam Emirliği’ne karşı savaşmışlardır. Çeşitli Afrika ülkelerinde, El-Kaide’ye bağlı gruplara karşı cepheler kurmuşlar ve küresel düşmanların yıllarca yakalamak ya da öldürmek için çabaladığı deneyimli cihad liderlerini katletmişlerdir. Kendilerine biat etmeyi reddeden herkesi de mürted ilan etmiş ve hedef almışlardır.
Müslümanlara yönelik bu denli saldırganlıklarına rağmen, asli kâfirlere karşı silah kaldırmamışlardır. Çünkü gerçekte, onlar bu kâfirlerin gündemlerine hizmet eden vekillerdir. Yabancı işgalcilerle yüzleşmekten çok, İslam düşmanlarının, özellikle de İsrail düşmanlarının çıkarlarını korumak için hareket ederler.
Faaliyet gösterdikleri her yerde, İsrail çıkarlarına tehdit oluşturan hareketleri ve figürleri bastırmak için çalışırlar. Askeri eylemleri, Siyonist etkiye direnenleri sürekli olarak zayıflatırken, İsrail’e karşı tek bir anlamlı adım bile atmazlar. Aksine son zamanlardaki medya içeriklerinin ve söylemlerinin bir kısmı açıkça İsrail yanlısı anlatılarla örtüşmekte ve İslam düşmanlarının elindeki araç rollerini doğrulamaktadır.
Artık IŞİD’in İslami bir hareket olmadığı, İslam karşıtı bir fitne olduğu, günümüzün Haricileri olduğu aşikardır. Ümmete ihanetleri, kâfirlerle ittifakları ve Müslümanlar arasında amansızca kan dökmeleri, kimlikleri veya niyetleri konusunda hiçbir belirsizlik bırakmamaktadır.
Haricilere karşı tavrımız nettir ve bu tavır, İslam Şeriatı ve Peygamber’in rehberliğinde temellenmiştir; onlar İslam’ın düşmanları, düşmanlarının müttefikleri ve zamanımızda Müslüman birliğine yönelik en büyük iç tehdittir.