IŞİD Haricilerinin Afganistan İslam Emirliği’ne Karşı Kara Propagandası ve Eleştirilerinin Şer’i Değerlendirmesi Bölüm 9

Mevlevi Ahmed Ali

#image_title

IŞİD Haricilerinin Afganistan İslam Emirliği’ne Karşı Kara Propagandası ve Eleştirilerinin Şer’i Değerlendirmesi

Bölüm 9

Yazar: Mevlevi Ahmed Ali

Ünlü Hanefi alimi İmam Muhammed ibnu’l Hasan Şeybani (rahimehullâh), hem Selefin önde gelen isimlerinden olup hem de seleften birçok kişinin öğretmeniydi.

Siyeru’l Kebir’de (Cilt 5, s. 354) Muhammed bin Hasan Şeybani şöyle diyor:

Müslümanlar, Müslüman olduğunu iddia eden ancak kâfirler için casusluk yapıp, onlara Müslümanların zayıflıkları hakkında bilgi veren birini bulurlarsa (o kişi bunu küfür niyetiyle kasıtlı ve bilinçli olarak yapmadığı takdirde) o kişi idam ve tekfir edilmez. (Çünkü casusluk eylemi, Hatib’in eyleminde olduğu gibi kötü ya da bozuk inancından kaynaklı olmayıp, yanlış bir teville ya da cehaletle olup, kasıtlı bir art niyetle olmamış olabilir.)

Allâh, Kuran’da belirtildiği gibi sözün en güzeline uymamızı emreder:
“Onlar ki sözü dinler ve onun en güzeline uyarlar.”

Peygamber ﷺ de şunu tavsiye etmiştir:
“Müslüman kardeşinin söylediği bir söz hakkında güzel bir te’vil bulabilirsen, onu kötü (mânâda) te’vil etme.”

Hatib ibn Ebi Belta’a Kureyş’e bir mektup yazarak, Peygamber’in (ﷺ) onlara saldırı düzenlemeye hazırlandığını bildirmişti. Ancak bu husustaki niyet ve yorumunu açıklayınca Peygamber (sav) Hatib’i tekfir veya idam etmedi. Durumu onu kafir yapsaydı Peygamber (ﷺ) onu affetmezdi. Nitekim kişi Bedir’e katılmış olsun veya olmasın, küfür küfür olarak kalır ve had herkese eşit şekilde uygulanır.

Bir eylemde ceza (had) gerekiyorsa, Peygamber (ﷺ) onu uygulamaktan kaçınmazdı, çünkü had uygulaması Allâh’ın hakkıdır. Bu, Peygamber’in (ﷺ) Şer’i cezaların uygulanmasıyla ilgili ifadesinden de açıkça anlaşılmaktadır:

“Sizden öncekiler helâk oldular çünkü içlerinden ileri gelenler hırsızlık yapsa onu terk ederlerdi, zayıf olanlar çalarsa ona ceza verirlerdi. (Allâh’a yemin etti ve) Eğer Muhammed’in kızı Fatıma çalsaydı (onun da) elini keserdim” dedi.

Hatib’in durumu için de Allâh Subhânehu ve Teâlâ şu ayeti indirdi:

“Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız (olanları) dost edinmeyin.”

Ayetten anlaşılacağı üzere Hatib (niyetinden ve yanlış yorumundan ötürü mazur görülüp) hâlâ mümin olarak adlandırılıyordu.

Bir diğer örnek de Ebu Lubabe RadiyAllâhu Anh’ın hikayesidir. Yahudi kabilesi Beni Kurayza ondan tavsiye istediğinde o, parmağını boğazının üzerinden geçirerek, Peygamber’in hükmüne teslim olurlarsa idam edileceklerini işaret etmişti. Bu hareket, olası sonuçlar hakkında onları bilgilendirdiği için Beni Kurayza ile bir nevi işbirliği teşkil ediyordu. Eğer Beni Kurayza teslim olmayıp savaşmaya devam etseydi, ortaya ne gibi durumlar çıkardı ancak Allâh bilir. Dolayısıyla bu eylem, Beni Kurayza bundan bir fayda görmese bile, ciddi bir yardım ve uyarı biçimiydi. Nitekim bu olay üzerine Yüce Allâh şu ayeti indirdi:

“Ey iman edenler! Allâh’a ve Peygamber’e ihanet etmeyin.”

Exit mobile version