IŞİD Liderliğindeki Çelişkiler
Aşırılıkçı grup IŞİD, gücünün zirvesindeyken İslam Halifeliğini yeniden canlandıracağını iddia ederek dünyanın büyük bir bölümünü kan ve terör girdabına sürükledi. Ancak bu düzen yanılsamasının altında iç karışıklıklarla boğuşan, parçalanmış ve kendi içinde çelişkili bir yapı yatıyordu.
Bu makale, IŞİD’in nihai çöküşünün ardındaki iki temel faktörü inceliyor; üst düzey liderlerinin ortadan kaldırılması ve bunu izleyen yıkıcı iç mücadeleleri.
IŞİD Liderliğinin Çöküşü
Kendisini “Müslümanların Halifesi” olarak adlandıran Ebu Bekir el-Bağdadi, bir zamanlar Irak ve Suriye’nin üçte birini tiranlık ve baskı yoluyla yönetmişti. 2019 yılında, Suriye’nin İdlib vilayetinde bir dizi operasyon sırasında köşeye sıkıştı ve sonunda kendini patlatarak intihar etti. Bu sembolik son, IŞİD’in merkezi komutasının dağılmasının ve sözde halifeliğinin çözülmesinin başlangıcını işaret ediyordu.
Direniş Yerine Terk
IŞİD, sadakat ve şehadeti temel ilkeler olarak savunsa da, liderliği genellikle bu iddialarla taban tabana zıt hareket etti. Yaygın olarak dolaşan videolar, kritik çatışmalar sırasında IŞİD komutanlarının zırhlı araçlarla cepheden kaçarak savaşçılarını terk ettiğini ortaya koydu. Bu korkakça geri çekilmeler, grubun “Ölene Kadar Sadakat” sloganı ile oldukça çatıştığı için alay konusu oldu.
Ardışık Olarak Liderlerinin Ortadan Kaldırılması
Bağdadi’nin ölümünden sonra, halefi Ebu el-Hasan el-Haşimi el-Kureyşi ve Ebu el-Hüseyin el-Hüseyni el-Kureyşi de hedefli operasyonlarda öldürüldü. Her kayıp, örgütü daha da istikrarsızlaştırdı ve üyeleri ile destekçileri arasında kafa karışıklığını ve hayal kırıklığını derinleştirdi. IŞİD, birçok durumda yeni bir lider belirlemeden uzun süre faaliyet gösterdi ve bu da grubun giderek artan dağınıklığını gözler önüne serdi. Bu nedenle “Halifesiz Halifelik” ifadesi bu gerçeği oldukça iyi özetliyor.
Liderlik boşluğu, IŞİD’in kendi ilan ettiği halifeliğin sahtekâr doğasını daha da açığa çıkardı. IŞİD, İlahi meşruiyet iddia eden ancak en temel yönetim ve devamlılık ilkelerini bile koruyamayan bir örgüttü.
İç Mücadeleler
IŞİD, kamuoyuna birlik beyanlarına rağmen iç bölünmeler ve iç çekişmelerle boğuşuyordu. Üst düzey komutan Ebu Rukayye el-Ensari’nin itirafları, birkaç önemli çatışma alanını ortaya koydu:
1. Irak ve Suriye Fraksiyonları Arasında Bölünme
Ebu Ali el-Anbari liderliğindeki Irak liderliği ile Ebu Ömer el-Şişani liderliğindeki Suriye fraksiyonu arasında sürekli gerginlikler yaşandı. Bunlar genellikle kaynakların kontrolü ve stratejik kararlar konusunda patlak veriyordu. Ensari’ye göre anlaşmazlıklar zaman zaman silahlı çatışmalara dönüşerek grubun operasyonel bütünlüğünü zayıflatıyordu.
2. Nusra Cephesi ile Rekabet
IŞİD ve Nusret Cephesi arasındaki ayrışmanın ardından birçok Suriyeli komutan Nusret Cephesi’ne geçmişti. Buna karşılık Bağdadi’nin Nusret Cephesi liderine suikast düzenlemeyi planladığı, ancak bu planların nihayetinde başarısız olduğu bildirildi. Bu rekabet, IŞİD’in iç parçalanmasını daha da derinleştirmişti.
3. Bağdadi’nin Ölümünden Sonra Parçalanma
Bağdadi’nin ölümü, daha derin bir dağılma sürecinin başlangıcını işaret etti. Merkezi liderlik, gevşek bağlantılı veya tamamen bağımsız gruplara bölündü. Bu gruplar, birleşik bir komuta sisteminin yokluğunda çatışan hedefleri takip etti ve bu da örgütün bütünlüğünü daha da zayıflattı.
IŞİD Liderliği Neden Çöktü?
IŞİD’in yapısal çöküşünün daha yakından incelenmesi, birkaç temel nedeni ortaya koymaktadır:
1. Gerçek Meşruiyetin Yokluğu
IŞİD, otoritesini yaygın bir kamu biatı (bağlılık yemini) yoluyla değil, baskı ve yıldırma yoluyla elde etti. Korku iklimi kaybolunca da sadakat ve itaat de kayboldu.
2. Tek Bir Lidere Körü Körüne Bağlılık
Örgütün liderlik modeli, Bağdadi etrafında yoğun bir şekilde merkezileşmişti. Haliyle onun ölümü, doldurulması imkansız bir boşluğa neden oldu. Tek bir otorite üzerine kurulu liderlik yapıları, o otoriter figür ortadan kalktığında genellikle çöker. Bu, IŞİD’in de kaçamayacağı bir kaderdi.
3. Tutarlı Bir İdeolojinin Yokluğunda Güç Mücadeleleri
Bir zamanlar İlahi ilhamla sunulan şey, hızla kişisel hırsların aracı haline geldi. IŞİD içindeki gruplar, ideolojik bağlılıktan ziyade siyasi özlemlerle hareket ederek kontrol ve nüfuz için rekabet etmeye başladı. İstikrarlı ve kalıcı bir ideolojik temelden yoksun olan grup, nihayetinde kendi rekabetleriyle tükendi.
Sonuç olarak IŞİD hiçbir zaman meşru bir halifelik olmadı. Şiddet, aldatma ve düzensizliğin girdabındaydı. Kendini “halife” ilan edenler bile, sonunda neden oldukları kaos tarafından yutuldular. IŞİD liderliğinin çöküşü, korku, yalan ve parçalanmış hırslar üzerine kurulu her rejimin kaçınılmaz çöküşünü simgelemektedir.
















































