İnsanlık İçin Dersler: Peygamberimiz Muhammed sallAllâhu aleyhi ve sellem’in Savaşları:    Bölüm 16

Ebu Reyyan Hamidi

 

Bedir Savaşı’ndan Çıkarılan Dersler

Bedir Savaşı’ndan alınacak derslere devam ederek şimdi de üzerinde düşünülmesi ve yol gösterici olması gereken diğer bazı noktaları sunuyoruz:

5. Cihat, Medine döneminin önemli bir bölümünü oluşturan şer’i bir emirdir. Ancak unutulmamalıdır ki barış anlaşmaları ve sulh da yasak değildir. Allah Resulü (s), cihat ederken birçok durumda barışı da bir strateji olarak benimsemiştir. İmam veya devlet başkanı, Müslümanların ve düşmanın durumunu dikkatle ve kapsamlı bir şekilde değerlendirmelidir. Eğer barış daha faydalı görünüyorsa ona yönelinebilir; cihat daha uygun görülüyorsa o zaman cihat edilmelidir.

Bu, şeriatta barışın cihat kavramıyla çelişmediği anlamına gelir. Aksine, barış da onun bir parçasıdır. Yönetici, mevcut durum hakkında alimlere ve diğer bilgili Müslümanlara danışmalı ve onların görüşleri doğrultusunda hareket etmelidir. Tabii ki bu tavsiyeler, Kuran ve Sünnetin açık naslarına aykırı olmamalıdır.

6. Bir mümin, ecellerin (Allah’ın takdiriyle) belirlendiğine tam bir imanla inanmalıdır. Bu yüzden küfürle yüzleşirken cesaret ve şerefle hareket etmeli, ya zafer kazanıp onurlu bir hayat sürmeli ya da şehitliğe ulaşmalıdır ki bu, bir müminin en yüce amaçlarından biridir. Bedir’de sayıca az, teçhizatsız ve zayıf olan ordunun Allah Resulüne (s) söyledikleri sözlerle gösterdiği cesaret ve şeref, bu ilkeyi tüm ümmete aktarmaktadır.

7. Bir İslam ordusunun komutanı, düşmanın gücünü, kabiliyetlerini ve hareketlerini incelemelidir. Allah Resulü (s) bu konuda çok titiz davranmış, hatta bizzat keşif yapmak için düşman hakkında bilgi toplamıştır.

8. Bir komutan, savaş planlarını açığa vurmaktan kaçınmalıdır. Ka’b b. Malik (r), Peygamberin (s) her seferin hedefini gizlediğini, önceden açıkça duyurmadığını rivayet eder. Bedir Savaşı’nda da bu strateji açıkça uygulanmıştır. Örneğin:

a. Yaşlı bir adam, “siz neredensiniz?” diye sorduğunda Peygamber (s) “biz sudanız” diye cevap vermiştir. Eğer “biz Müslümanlarız” deseydi bu, düşmana konumları ve güçleri hakkında istihbarat sağlayabilirdi.

b. Hz. Aişe (rha), Bedir günü Peygamberin (s), develerin boyunlarındaki çanların çıkarılmasını emrettiğini bildirir. Bu, düşmanın ordunun hareketlerini ses veya izlerden takip etmesini engellemek içindi.

c. Müslüman ordusu Bedir’e doğru yola çıktığında Peygamber (s), hedefi açıklamadı. Bunun yerine “bizim bir işimiz var; hazır olan binsin” dedi. Bu, askeri stratejilerin gizli tutulması gerektiğini gösterir. Eğer komutan gerekli görürse bu planlar yalnızca yakın danışmanları ve vekilleriyle paylaşılmalıdır. İşte bu, nebevi bir yöntemdir.

9. Hubab b. Münzir’in (r) tevazu ve saygıyla sunduğu tavsiyesi, asil ve yüksek bir karakteri yansıtıyordu. Peygambere (s) şöyle dedi: “Eğer bu konumlandırma vahiy ile belirlendiyse ona uyarız. Ama bu bir beşeri kararsa ilerleyip başka bir yerde konaklamak daha iyi olabilir.” Bu sözler, itaati ve uygun edebi örnekler ve de ümmete, bir lidere saygıyla nasıl nasihat edileceğinin modelini sunar.

Allah Resulü (s), tehlikeli ve karmaşık durumlarda bile toplu aklın faydasını arardı. Hubab’ın önerisi, kritik bir anda geldi ve stratejik olarak doğru olduğu için Peygamber (s) de onu kabul etti.

Bir Soru ve Cevabı

Bazıları şunu sorabilir: “Peygamber (s), neden Hz. Ebu Bekir ve Ömer’in (r) güvence vermesiyle yetinmeyip Ensar’ın da savaş hakkındaki görüşünü sordu?”

Cevap şudur: Peygamber (s) ile Ensar arasındaki anlaşmaya göre onlar, Medine dışında savaşmakla yükümlü değillerdi. Bu yüzden Peygamber (s), meselenin açıklığa kavuşmasını ve tam bir istekle hareket edeceklerinden emin olmayı istedi.

Ensar’ın asil konumu, bir kez daha kahramanlıklarını gösterdi. Allah Resulünün (s) kalbine güven veren cesaret dolu sözler söylediler. Ahidlerinin yalnızca Allah ile olduğunu ve her zaman canlarını O’nun yolunda feda edeceklerini, İslam sistemine yönelik tüm tehditleri kılıçla bertaraf edeceklerini ortaya koydular.

 

 

 

 

 

Exit mobile version