-Vahşi Zulüm-
DEAŞ’ın imajını dünya çapında, özellikle de İslam ülkelerinde zedeleyen ve gerçek doğasını ortaya çıkaran temel faktörlerden biri de uyguladığı aşırı vahşet, masum insanların kanını dökmesi ve halka karşı işlediği şiddet eylemleriydi.
İslam’ın merhamet ve nezaket dini olduğuna şüphe yok. Sevgi ve nezaket, bu asil dinin tüm öğretilerine derinden yerleşmiştir ve insanların kalplerinde İslam’ın güzelliğini ölümsüzleştiren de bu şefkat ve sevgidir.
Bu erdemlere rağmen İslam kisvesi altında faaliyet gösteren bir grup eylemlerini dinin temel ilkelerinden saptırıp savaş, kan dökme ve terörizmle yol alırsa kitlelerin onayını nasıl kazanabilir? İslam’ın geniş şemsiyesi altında nasıl bir yer edinebilir? Ve suçlanma, kınanma ve sert eleştirilerden kendini nasıl koruyabilir?
IŞİD, kısa bir süreliğine de olsa gerçek doğasını asil sloganların ardına gizleyebildi, bayrağını çekti ve aldatıcı manevralara girişti. Ancak hiçbir şey sonsuza kadar sürmez. Gerçeklerden sapan her bir grup, sonunda halk tarafından da alimler tarafından da reddedilir ve sert eleştirilerle karşı karşıya kalır.
IŞİD’in aldatmacalarının perdesi kaldırıldığı ve bir halifelik kurma yönündeki asılsız iddiaları ortaya çıkarıldığı için gerçek doğaları da ortaya çıkmıştır. Sözleri değersizleşmiş ve asıl yüzleri herkes tarafından görülmüştür.
Bu tür grupların gerçekliğini hemen ortaya çıkaran ve aldatmacalarına karşı koyan şey, halkın artan farkındalığı ve içgörüsüdür. Milletler olayları analiz etme ve kavrama kapasitesini geliştirdiğinde, aldatmacaya karşı giderek daha fazla bağışıklık kazanırlar. Duygusal tepki vermek yerine, her şeyi mantık ve bilgiyle değerlendirirler.
Bilginin gelişmiş iletişim platformları aracılığıyla hızla yayıldığı günümüz dünyasında, kitleleri aldatmak giderek daha zorlu bir görev haline gelmiştir. Sonuç olarak diğer aşırılıkçı gruplar gibi DEAŞ da hızla açığa çıkmış ve yalanlar ağı çökmüştür. Böylece artık asil sloganların arkasına da saklanamaz olmuşlardır.