Ehl-i Sünnet ve Şia Alimlerinin Hariciler Olgusuna Tepkisi
Tarihte Haricilerin ortaya çıkışı, büyük İslami ekoller arasında farklı tepkilere yol açmıştır. Ehl-i Sünnet ve Şia, bu olguyu kendi fikri ve tarihi temelleri doğrultusunda ele almış ve duruşları, İslam düşüncesi üzerinde bugün bile etkisini sürdüren temel prensipler oluşturmuştur.
Bu tutumlar sadece itikadi içtihatlar değil aynı zamanda İslam dünyasının fikri ve siyasi dönüşümleri üzerinde derin bir etkiye sahip olmuştur.
İmam Ebu Hanife ve İmam Malik b. Enes gibi büyük fakihlerin öncülük ettiği Ehl-i Sünnet, Haricilere karşı dengeli ve kesin bir tavır benimsemiştir. İtikadi olarak, Müslümanları tekfir etme prensibini reddetmiş ve bir Müslümanın büyük günah işlemesinin onu İslam’dan çıkarmayacağını teyit etmişlerdir.
Kuran-ı Kerim ve Hz. Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve sellem) sünnetine dayanarak ilahi rahmetin genişliğine ve günahkarların bağışlanma imkanına vurgu yapmışlardır.
Siyasi açıdan ise zalim olsa bile Müslüman bir yöneticiye karşı ayaklanmayı reddetmişlerdir; çünkü onlara göre ümmetin birliği, bireysel isyanlardan daha önceliklidir ve bundan doğacak fitne, sultanın zulmünden daha tehlikelidir.
Öte yandan Şia mezhebi, Haricilere karşı derinlemesine ve analitik bir duruş sergilemiştir. Şia alimleri, İmam Ali’nin (radiyallahu anhu) hakemliği kabul etme kararını, zor bir durumda kan dökülmesini önlemek için alınmış, hikmetli ve maslahata dayalı bir karar olarak değerlendirmişlerdir.
Şia düşünürleri, Haricilerin görüşlerini metodolojik olarak incelemiş ve onların itikadi ve fikri bozukluklarını kelam ve itikat kitaplarında vurgulamışlardır.
Her iki metodun farklı olmasına rağmen iki ekol, temel bir noktada hemfikir olmuştur: Tekfir metodunun reddedilmesi ve itidal ve hoşgörüye çağrı. Her ikisi de insanların imanı veya küfrü hakkında hüküm vermenin bir insan hakkı olmadığını, yalnızca Allah’a ait olduğunu ve görüş farklılıklarının veya günah işlemenin bir Müslümanı dinden çıkarmayı haklı kılmadığını belirlemiştir. İki grup da tekfirin, ümmetin bölünmesine, iç düşmanlıkların alevlenmesine ve mezhepsel fitnelerin körüklenmesine yol açan yıkıcı siyasi ve sosyal etkileri konusunda uyarmıştır.
Bu tutumların, İslam düşüncesinin gelişimi üzerinde derin bir etkisi olmuştur. Alimlerin Harici fikirlere cevap vermek için yaptığı tartışmalar, özellikle imamet, yönetici ile yönetilen arasındaki ilişki ve dini özgürlüğün sınırları gibi konularda kelam ve fıkıh bilimlerinin gelişimine katkıda bulunmuştur. Ve bu ilmi miras, Müslümanların bugün tekfirci ve aşırılıkçı akımlarla yüzleşmek için kullandığı bir fikri metodun temelini atmıştır.
Bu bağlamda Ehl-i Sünnet alimleri, Haricileri eleştiren birçok kitap yazmıştır; bunların en önemlileri arasında İbn Ebi’l-Hadid’in “Red ale’l-Havaric”i ve İbn Teymiyye’nin “El-Fasl beyne’l-Havaric ve Ehli’s-Sünne” kitabı yer alır. Bu eserler, onların şüphelerine ayrıntılı ilmi cevaplar sunmuş ve dini anlamada itidal, akılcılık ve vasat olmanın önemini teyit etmiştir.
















































