Önceki bölümlerde, tarih boyunca Hariciler grubunun en önemli ve belirgin hedefinin Müslümanların birliğine darbe vurmak ve güvenliklerini sarsmak olduğunu ve halen de öyle olduğunu belirtmiştik. Son yıllarda, kafirlerin ve İslam düşmanlarının bu grup vasıtasıyla İslam ülkelerindeki planlarını uygulamayı ve taleplerini gerçekleştirmeyi başardıklarına şahit olduk.
Yahudiler, bu sapkın grup aracılığıyla Müslümanlara en büyük zararı vermeyi başarmışlardır. Bu zarar, İslam’ın ve Müslümanların imajının küresel medyada çarpıtılması ve dünyaya, İslam’ın (Allah muhafaza) şiddet, aşırılık ve insanlık düşmanlığı dini olduğu izleniminin verilmesi şeklinde tezahür etmiştir; tıpkı bu grubun (Hariciler) fiillerinin gösterdiği gibi.
Ancak gerçek şudur ki İslam, insanlığa güvenlik, barış ve merhamet mesajını getiren ve bunu emreden tek dindir. Fakat İslam düşmanları, tarih boyunca çeşitli entrikalar ve hilelerle, bu tür grupları oluşturarak saf İslam gerçeğiyle çelişen çarpık bir imaj sunmaya çalışmışlardır.
Özetle: Uzun yıllar geçtikten sonra, İslam dünyasının yeniden ayağa kalkmak için çaba sarf etmeye başladığı bir anda, İslam düşmanları bu çağda DAEŞ olarak bilinen tekfirci örgütü kurabildiler. Böylece onun vasıtasıyla yüzlerce hedefi ve komployu gerçekleştirdiler, Müslümanları zayıflattılar ve saflarını böldüler.
Evet! DAEŞ ayrılık ateşini yaktı, kin ve düşmanlığı yaydı, Müslüman toplumlar içindeki ihtilaf ve çatışma alanını genişletti ve İslam ümmetinin birliğine ağır bir zarar verdi. Aşırı uygulamaları, zalim saldırıları, çocukların, kadınların ve yaşlıların vahşice öldürülmesi, İslam’ın barış, kardeşlik ve birlik dini olmasına rağmen dünyanın zihninde, İslam hakkında şüpheler uyandırdı.
DAEŞ, başka hiçbir grubun sebep olmadığı bir zararı Müslümanlara ve İslam dünyasına verdi; can ve güvenliklerinden ekonomileri, birlikleri ve kültürlerine, hatta tüm İslam dünyasının imajının çarpıtılmasına kadar uzanan bir zarar. Bu fiillerin, ne geçmişte ne de günümüzde, İslam’ın yüce öğretileriyle veya asil değerleriyle hiçbir bağlantısı yoktur. Bilakis bunlar, kafirlerin entrikalarının, zehirli aşırılıkçı düşüncenin, cehaletin ve dinin kötüye kullanılmasının ürünüdür.
Ümit ederim ki İslam ümmetinin gençliği, her zaman olduğu gibi uyanık, tetikte, basiret sahibi olmaya devam eder ve İslam’ın ve Müslümanların adının bir daha böyle gruplar eliyle lekelenmesine asla izin vermezler.
















































