IŞİD: Müslüman Topraklarının İşgali İçin Bahane

Ebu Usame Horasani

#image_title

Irak ve Suriye Müslümanlarının, yıllarca süren zorlukların ardından daha iyimser bir geleceğe yaklaştığı ve baskıcı rejimlerin etkisinin önemli ölçüde azaldığı bir dönemde IŞİD vahşeti başladı.

 

Başlangıçta ezilenler için bir umut ışığı olarak algılanan bu kötü niyetli hareket, sonunda gerçek özünü ortaya çıkardı; bu da çok sayıda Müslümanı ve diğer cihad gruplarını şaşırttı ve mazlumları savunduğunu iddia eden bu örgütün aslında büyük küresel istihbarat teşkilatlarının basit bir aracı olduğunu açıkça gösterdi.

 

Müslüman olmayan ülkeler, İslam bölgelerine müdahale etmeyi veya Müslümanların topraklarını işgal etme fikirlerini haklı kılmayı amaçladıklarında bazı bahaneler ürettiler. IŞİD de kendi vahşetini başlattıktan sonra bu bahanelerden biri olarak kafir işgalcilere hizmet etti.

 

Kafirler, işgal suçlarını meşrulaştırmak ve sözde insan hakları kurumlarının sessizliğini sağlamak için önce IŞİD’in vahşetine göz yumdu. Daha sonra IŞİD’i ortadan kaldırma bahanesiyle, işgallerini artırdı.

 

Afganistan’da, kukla devrik rejimin ve onun silahlı kuvvetlerinin İslam Emirliği Mücahidlerine karşı koyamayacağı anlaşılınca, Irak ve Suriye’de etkili olduğu kanıtlanmış aynı yaklaşım uygulanarak, “IŞİD’in Horasan Kolu” projesi uygulamaya konuldu.

 

Batılı güçler IŞİD ile mücadele bahanesini, Afganistan’daki varlıklarını ve mazlum Afgan halkına kötü muamelelerini haklı çıkarmak için kullandılar. Yine de bu planlar nihayetinde başarısız oldu. İslam Emirliği’nin cesur mücahidleri, IŞİD Haricilerini yenerek ülkeyi onların kötü amaçlarından ve fesatlarından arındırdılar.

 

Sonuç olarak zalim Amerika’nın önderlik ettiği kafir dünya, Afganistan’daki varlığını sürdürmesinin temel gerekçesini kaybetti. Önemli insan ve mali kayıplar yaşadıktan sonra utanç ve rezalet içinde Afganistan’dan çekilmek zorunda kaldılar.

Exit mobile version