Tam yüz yıl önce, Osmanlı Devleti ortadan kaldırıldı ve İslam dünyası 57 parçaya bölündü. Her ülke diğerlerinden ayrıştı, farklı çıkarlar ve değerler oluşturuldu ve bu da Müslümanlar arasında iç çatışmaların doğmasına yol açtı.
Batı, 15. yüzyıldan beri bu bölünmeyi sağlamaya çalışıyordu ve sonunda bu çabası başarıya ulaştı.
Düşmanlar bu bölünmeden sonra bile kötü çabalarını durdurmadı; hedefleri, bu bölünmeleri sürdürecek ve kendi güvenliklerini sağlayacak kalıcı bir sistem kurmaktı.
Bu misyonu sürdürmek için, aşırıcı ve kör bireyleri araç olarak kullanarak İslam içinde çeşitli gruplar ve hizipler oluşturmaya başladılar. Bu hizipler daha sonra İslam’ın adını lekelemeyi amaçlayarak Ümmet içinde kapsamlı yıkıcı faaliyetlerde bulundular.
Batı tarafından çok sayıda bu tür grup kuruldu ve finanse edildi. Bu gruplar istenilen sonuçları üretemediğinde, hedeflerine ulaşmak için doğrudan askeri işgaller uygulandı.
Bu strateji yıllarca devam etti. Bu yaklaşım tökezlemeye başladığında, cihadı İslam kisvesi altında hırsızlık, savaş ve cinayetle ilişkilendirerek baltalamak ve kötülemek için bir grubun içine sızıldı. Amaç, İslam dünyasının ekonomik temellerini istismar etmek ve gençler arasında cihad ruhunu sona erdirmekti.
Ancak Allâh’ın izniyle bu çaba başarılı olmayacaktır. Kafirlerin İslam’a karşı bu son aldatmacası da inşâAllâh engellenecektir. Gerçek Müslümanlar, ümmetin inancını koruyup yeniden canlandıracak ve gençleri bu zararlı ayartmadan koruyacaktır inşâAllâh.
IŞİD olarak bilinen İslam karşıtı bu plan da çökmeye mahkûmdur. Ümmet, bu kötü niyetli fitneden kurtulma yolundadır ve yeniden bir araya gelip canlanmaya doğru adımlar atması için koşullar elverişli hale gelmektedir.