İslam, sosyal bir yaşam sistemidir ve Şeriat’ın rehberliğinde, inanmayanlarla bazı ilişkilere izin verir. Peygamber (s.a.v.) birtakım inanmayanlara karşı diğer inanmayanlara yardım etmiştir; örneğin Kureyş’e karşı Huza’a kabilesini desteklemiştir.
Benzer şekilde İslam’ın yararı ve güçlenmesi için inanmayanlardan da yardım istemiştir ve bunun sayısız örneği Peygamber’in (s.a.v.) siyerinde yer almaktadır. Bu örneklerden bazıları şunlardır:
1. Peygamber’in Taif’e yaptığı yolculuğun temel amaçlarından biri de orada yaşayan inanmayanlardan sığınma ve destek aramaktı. Ancak Taifliler ona yardım etmeyi reddettiler, hatta ona zarar verdiler ve onu yaraladılar.
2. Geri dönüş yolunda Peygamber (s.a.v.) Hira Dağı’nın eteğinde sıkışıp kaldığında Huza’a kabilesinden Ahnas bin Şerif’e sığınma talebiyle bir mesaj göndermiş, ancak Ahnas özür dileyip bunu reddetmiştir.
3. Sehl bin Amr’dan sığınma talebinde bulunmuş, ancak o da bu talebi reddetmiştir.
4. Daha sonra, Mut’im bin Adi’ye bir mesaj gönderilmiş, o ise bu talebi kabul etmiştir ve Mut’im oğullarını ve kabile üyelerini toplayıp, onlara silahlı olarak Kabe’nin köşelerine yerleşmelerini söyleyerek “Muhammed’e koruma sağladım” diye açıklamada bulunmuştur. Mut’im daha sonra Peygamber’e (s.a.v.) bu koruma altında Zeyd bin Harise ile birlikte Mekke’ye girebileceğini bildirmiştir.
Peygamber (s.a.v.) Mut’im bin Adi’nin bu nezaketini unutmamış ve Bedir’de Mut’im’in oğlu Cubeyr bin Mut’im, Müslümanlara esir düşen evlatlarının serbest bırakılması için pazarlık yapmaya geldiği zaman Peygamber ona; “Mut’im bin Adi hayatta olsaydı (ve esirler için o gelseydi) onları onun hatrına serbest bırakırdım” demiştir.
5. Peygamber (s.a.v.), Banu Amir ibn Ṣa’ṣa, Muharib ibn Hasafa, Fazara, Ğassan, Murra, Hanife, Suleym, Abs, Beni Nadir, Beni El-Bekke, Kelb, Haris ibn Ka’b, Udra ve Hadharim dahil olmak üzere çeşitli kabilelerle görüşmüş ve onlardan yardım ve koruma istemiştir.
6. Büyük Akabe Biatı, Medine liderlerinin gizlice Peygamber’e (s.a.v.) biat ettikleri önemli bir olaydı. Bu biat sadece İslam’ı kabul etmeyi değil, aynı zamanda Medine’ye göç etmeleri halinde Peygamber’i (sav) ve Müslümanları, hayatlarını feda etmek pahasına da olsa savunma taahhüdünü de içeriyordu. O sırada hala kâfir olan Abbas (Allâh ondan razı olsun) da bu önemli ve gizli olayda hazır bulunanlardandı.
7. Hicret sırasında Peygamber (s.a.v.), o sırada hala kâfir olan Abdullah bin Uraykit El-Leysi’yi rehberi olarak atamıştı.
Netice itibariyle sayısız örnek, Peygamber’in (s.a.v.) (İslam’ın çizdiği sınırlar dahilinde olmak kaydıyla ihtiyaç anında) kâfirlerden aktif olarak yardım aradığını ve onlarla bağlarını sürdürdüğünü göstermektedir.