Batı’nın ısrarlı çabaları, cihadın müminlerin zihninde terörizm ve vahşetle eşanlamlı olarak tasvir edilmesine yol açtı. İslami sistemin yeniden canlandırılması için çabalayanlar, hayırsever olarak kabul edilmek yerine, inananların zihninde haksız yere terörist olarak tasvir edildi. Bu ise tamamen Batı’nın uyguladığı planlardan biridir.
Cihadın, kâfirlerin kalplerine en büyük korkuyu aşılayan tek yol olduğu açıktır. Kafirler tarih boyunca cihadla yenilgi ve zillet acısını yaşadı. Ümmetin kendisini büyüklük ve şeref aynasında görmesi ise yine cihad aracılığıyla oldu. Tarihteki her görkemli ve parlak an, varlığını cihadın ve mücadelenin lütfuna borçludur.
Allâh Rasulü (s.a.v.) Medine’ye hicret ettikten sonra bir devlet kurdu. Bu devleti korumak ve İslam sisteminin alanını genişletmek için, her yönetim sisteminin bir paradigması ve temeli olarak duran bir cihad mirası bıraktı.
Bununla birlikte bugün acınası gerçek şu ki, bu kapsamlı kutsal savaşlar bölümü ümmetin gençlerinden gizlenmiş durumda. Bu savaşlar onlar için ne analiz edilmiş ne de onlara öğretilmiştir.
Yazarların bu yükümlülüğü yerine getirmesi onların temel görevidir. Allâh Rasulü’nün (s.a.v.) her adımı hikmet ve öngörüye dayanırdı. Bu yüzden onun savaşları analiz edilirse, birçok şüphe kesinlikle ortadan kalkacaktır. Emirliğin politikalarını eleştirenler susturulacak ve tüm iddiaları geçersiz kılınacaktır.
Bunun için gayretli bir çaba göstermeye kararlıyım. Allâh’ın izniyle, Allâh Rasulü’nün (s.a.v.) savaşlarının ayrıntılarını sürekli olarak aktaracağım. Rabbimin beni sevdiği ve razı olduğu şeylerde muvaffak kılmasını niyaz ederim.