Cihad Komutanlarının Hedef Alınması:
Hiç şüphesiz Batı’nın art niyetli gündeminin İslam dünyasında uygulanmasının önündeki en büyük engel, cihad gruplarının kararlı direnişi olmuştur. Bu komutanlar; ümmeti savunan, hayatlarını küfür dalgasına karşı kalkanlara dönüştüren yiğit bireylerdir.
Düşman güçlerin bakışı açısından bu direnişin merkezinde, cihad hareketlerinin askeri komutanları ve ideolojik liderleri yer almaktadır. Küresel güçler, onların temel rollerini fark ederek, bu kişileri ortadan kaldırmak için amansız planlar kurmuş ve İslam direnişini zayıflatmak için bu kişilerin etkisiz hale getirilmesini elzem görmüştür.
Tarihi örnekler, İslam güçleri işgalci güçlere ve onların kukla rejimlerine karşı koymak için ayağa kalktığı her seferde, küfür koalisyonun direniş liderliğinin ortadan kaldırılmasına öncelik verdiğini doğrulamaktadır. Bu strateji; cihad hareketlerini destekleyen komuta yapılarını ortadan kaldırmayı amaçlayan askeri saldırılar, istihbarat operasyonları, siyasi manipülasyon ve ideolojik yıkıcılık gibi çok çeşitli araçlarla izlenmiştir.
İslami direnişi bastırmak için kullanılan çeşitli araçlar arasında hiçbiri IŞİD Haricileri kadar etkili ve daha hain bir plan olamamıştır. Sahte bir cihad bayrağı altında faaliyet gösteren bu grup, Batı jeopolitik tasarımlarının bir uzantısı olarak işlev görmüş, üst düzey cihad figürlerine hedefli suikastlar düzenlemiş ve böylece Ümmetin düşmanlarına muazzam bir rahatlama sağlamıştır. Ümmetin savunucularının saflarına sızmak için sistematik bir aldatmaca kullanmış ve İslami sembolleri kötüye kullanmıştır. Bu hain taktiklerle, İslam direnişinin en saygın komutanlarından bazılarını şehit etmiş, bu da kafirlere teselli, İslam ümmetine ise derin bir keder getirmiştir.
Aşağıda saydıklarımız bu hain saldırılarının sadece birkaç örneğidir:
Hicri 1401 yılının son günlerinde, İslam Emirliği’nin kıdemli komutanı ve Belh eyaletinin Valisi olan Şeyh Muhammed Davud Muzammil bir IŞİD militanı tarafından şehit edilmiştir. Bu saldırı, hem işgalci güçlere hem de kukla Kabil rejimine yaramıştır.
12 Aralık 2024’te, Hariciler tekrar saldırmış; bu kez de İslam Emirliği’nin Mültecilerden Sorumlu Bakanı Halilurrahmân Hakkani’yi bir intihar saldırısı ile şehit etmişlerdir.
Halilurrahmân Hakkani, yalnızca Amerikan işgal güçlerine direnmekle kalmayıp aynı zamanda Sovyet işgali sırasında tarihi fedakarlıklar da yapmış olağanüstü cesarete sahip bir komutandı. Amerikan emperyalizmine karşı mücadeledeki eşsiz hizmeti ve Batılı güçlerin onu yakalamakta tekrar tekrar başarısız olması, ABD Hazine Bakanlığı’nın onun başına 5 milyon dolar ödül koymasına neden olmuştu.
Tüm bunlara rağmen bu seçkin mücahidi şehid edenler yabancı ajanlar değil, bu dönemin Haricileri oldu. Bu eylem IŞİD Haricilerinin Afganistan’ın ve İslam dünyasının modern tarihindeki onursuz sicillerinde silinmez bir leke olarak kalmaya devam ediyor.
Bununla birlikte İslam Ümmeti için bir gerçek değişmezliğini korumaktadır; komutanların şehadeti cihadın ateşini asla söndürmemiştir. Aksine onların kanları, gelecekteki mücahidler için yolları aydınlatmaya devam etmektedir ve benimsedikleri davanın doğruluğuna dair yadsınamaz bir tanıklık olarak parlamaktadır.