Afganistan’da Sovyetlerin yenilgisinden sonra, kamuoyu umut ve beklentiyle doluydu. İnsanlar zaferi kutlamanın, refah havasını solumanın, yeniden yapılanma ve ulusal birliğe doğru ilerlemenin zamanının geldiğine inanıyordu. Kapsayıcı bir İslam hükümetinin kurulup, Afganistan’ı rekabetçi ve egemen bir devlet olarak küresel sahneye çıkaracağı bekleniyordu. Ne yazık ki bu umutların bir rüyadan ibaret olduğu ortaya çıktı.
Yabancı istihbarat teşkilatlarının etkisi ve desteği altında, ülkedeki gruplar iktidar sarhoşluğuyla körüklenen bir iç savaş başlattılar. Bu çatışmalar sadece Afganistan’ın kalan kurumlarına Sovyet işgalinden daha fazla yıkım getirmekle kalmadı, aynı zamanda ulus içinde daha önce var olmayan etnik, dilsel ve bölgesel bölünmeleri de ateşledi. Sonuç olarak da Sovyetler Birliği’ne karşı kazanılan zafer, cihad mirası ve ulusal onuru koruma çabaları da yok olup gitti. Liderler siyasi anlaşmalara, müzakerelere ve etnik önyargılara o kadar bulaşmışlardı ki, Kabil’in yıkımı o günden bugüne onarılamadı.
Bu felaketi ve iç savaşı sona erdirmek ve grupların liderlerinin elinden iktidara olan bağımlılığı ortadan kaldırmak için hem yerel hem de uluslararası çabalar sarf edilmiş olsa da, bu çabaların hepsi boşunaydı. Bunun nedeni ise bu liderler için görüşmelerle veya silahlarla uzlaşmanın bir seçenek olmamasıydı. Kendilerini silahları ve güçleri aracılığıyla dünyanın şampiyonları olarak görüyorlardı; nihai hedefleri ise iktidar, para ve egemenlikti.
Belki de tam da böyle bir umutsuzluk zamanında, İlahi bir merhamet Afgan halkının üzerine indi ve bazı Allâh korkusu olan kişilerin duaları kabul oldu. Alçakgönüllü, aziz bir şahsiyet; sarsılmaz kararlılık, cesaret ve samimi yoldaşların desteğiyle iç savaşı silah zoruyla sona erdirmeyi başaran bir kurtarıcı ortaya çıktı.
O aziz, mütevazı ruhlu lider, Sovyetlere karşı cihattaki rolüyle onurlandırılan merhum Molla Muhammed Ömer Mücahid’den (Allâh ona rahmet etsin) başkası değildi. Diğerlerinin aksine onu takip eden iç savaşa karışmadı. Bunun yerine, durumu yakından gözlemledikten sonra İslami Taliban Hareketi’nin temellerini attı. Kandahar’dan Kabil’e kadar oldukça kısa bir sürede iç savaşı sona erdirdi ve savaş ağalarının pençesini kırdı. Mücadele muazzam fedakarlıklar gerektirdi, ancak kurtuluş özlemi çeken Afgan halkı, hayatları ve servetleriyle onun arkasında toplandı.
Birçok uluslararası tarihçi ve araştırmacı, kendisini bir medrese ve camide ders vermeye adamış bir adamın, acımasız bir iç savaşı sona erdirme fikrini nasıl tasarladığına ve ardından bunu sınırlı kaynaklarla ve sarsılmaz bir kararlılıkla nasıl uygulamaya koyduğuna hala şaşırıyor. Yabancı istihbarat ağları ve savaş ağaları, kendi güçlerinin azaldığını görerek bu harekete karşı propaganda ve aldatma dalgaları başlattıkça, bu misyonun lideri olan büyük Molla, onların tüm tuzaklarına kararlı bir şekilde durdu. O bu tür tuzaklara düşecek sıradan bir adam değildi; aksine ikiyüzlülük ve manipülasyon tuzaklarından etkilenmeyen zafer ufuklarında uçan zeki bir şahin gibiydi.
Yalnızca Allâh’a güvenerek ve samimi yoldaşlarının desteğiyle, ulusal serveti yağmalayan ve yabancı çıkarlara hizmet eden savaş ağalarını Kabil’den defetti. Onlara özgürlüğü kazanmanın kolay olabileceğini, ancak onu korumanın çok daha zor olduğunu hatırlattı. Bu kişiler cihad davasına ve şehidlerin fedakarlıklarına ihanet ettikleri için bu dünyada da yaptıklarının sonuçlarıyla karşılaşacaklardı. Ahirette ise Yüce Allâh tarafından çok daha katı bir hesaplaşmaya tabi tutulacaklardı.
Molla Ömer’in bu mücadelesi ve başarısı birçok ders barındırır, ancak onun olağanüstü başarılarının birkaç temel nedeni şu şekilde özetlenebilir:
1. Sağlam İnanç ve Vizyon:
Her başarılı mücadele, net bir vizyon ve sarsılmaz bir kararlılıkla başlar. Molla Muhammed Ömer Mücahid’in ideolojisi ve İslam Emirliği’nin kuruluş felsefesi de İslam’ın gerçek imajını sunmaya, kötülük ve yolsuzluk merkezlerini ortadan kaldırmaya ve Afgan ulusuna barış ve istikrar getirmeye odaklanmıştı. O, İslami inanca tamamen güvendi. Kendisini de aynı şekilde düşünen, ilkeli kişilerle çevreledi ve hedefinde kararlı kaldı, nitekim güçlü, sarsılmaz bir kararlılık zaferin anahtarıdır.
Onun vizyonunda uzlaşmaya yer yoktu ve tam da bu yüzden insanların kalbinde yer buldu. İdeolojisinin diğer bir yönü de din alimlerinin kendilerini medrese veya cami duvarlarıyla sınırlamamaları gerektiğiydi. Alimler, silahlı mücadeleye girmeye ve yönetim sanatında ustalaşmaya istekli olmadıkları sürece, zamanın zorluklarıyla etkili bir şekilde yüzleşemezler veya İslam karşıtı komplolarla mücadele edemezler. Sadece vaazlar yeterli değildir; koşullar fedakarlık etmek ve var olan sistemin gerçek bir İslami yönetimi yansıtan bir düzene dönüştürülmesini gerektirir.
2. Kamu Desteği ve Güven:
Molla Ömer İslami hareketi kurmadan ve yönetmeden önce bile halkı arasında samimi, saygı duyulan bir alim olarak biliniyordu. Kendini hedefine adamış bir mücahid olarak para, güç veya siyasi vaatler uğruna geçmişinden ve hedeflerinden taviz vermemişti; bu da onu halkın gözünde güvenilir bir figür haline getirmişti. Taliban Hareketinin başlatılması da zorunluluktan kaynaklanmış ve yoldaşları ve topluluğuyla istişare yoluyla inşa edilmişti. Bu samimiyet ona derin bir halk güveni kazandırdı; insanlar ona destek vermek için gönüllü olarak canlarını ve servetlerini sundular. Sonuç olarak da halkın özlemini çektiği husus başarıldı; iç savaş sona erdi ve ulusal bir özlem olan İslami sistemin kuruluşu gerçekleşti.
3. Fedakarlık ve Özveri Ruhu:
Bir önceki İslam Emirliği hükümetinde silahlı mücadele sonuna kadar devam etti. Farklı cephelerden şehid ve yaralı haberleri devamlı geliyordu. Diğer tarafta, yabancı patronları tarafından desteklenen ve Sovyet fonlarının ve kamu servetinin yağmalanmış kalıntıları tarafından körüklenen yolsuzluk ve kötülük güçleri savaşlarını sürdürdüler. Yine de tüm bu zorluklara rağmen İslam Emirliği, Afganistan genelinde barış ve istikrar bayrağını yükseltmeyi başardı, ancak Pençşir’in bazı kısımları hariç. Bu, tüm İslami hareketler ve vatan savunucuları için güçlü bir ders oldu; hiçbir mücadelenin sonu yara almadan, fedakarlık ve sarsılmaz bağlılık olmadan zafere ermez.
4. Kişisel Çıkar Gözetmemek:
Molla Ömer’in mücadelesinde ilk kez, birleşik bir devlet inşa etme vizyonu ciddi bir şekilde dile getirildi. O, Ahmed Şah Baba’nın bir zamanlar sahip olduğu hayali yeniden canlandırdı; Afganistan tüm Afganların ortak yurdu olacaktı. Molla Ömer, kişisel kazançlar veya düşünceler yerine daima İslam’a ve İslam’a uygun olacak şekilde kamu refahına öncelik verdi. Bu ilke o zamandan beri İslam Emirliği için yol gösterici bir ulusal ders olarak kaldı; gerçek liderlik, özveri ve daha büyük hedeflere bağlılık gerektirir.
5. Kararlılık ve Bağımsızlık:
Bir zamanlar hiçbir ideolojik veya askeri hareketin, yabancı desteği olmadan başarılı olamayacağına inanılıyordu. Ancak Molla Ömer bu düşünceyi paramparça etti ve Afganlara, halkta kök salmış, Allâh inancına dayanan ve kendi kaynaklarına güvenen bir hareketin gecikmelerle karşılaşabileceğini, ancak birgün muhakkak zafere ereceğini kanıtladı. İslam Emirliği’nin ideolojisinin otuz yıldan uzun süredir varlığını sürdürüp nihayet zafere ermesi ve onun ölümünden sonra bile kalıcı etkisi bunun kanıtıdır. Bugün İslam Emirliği’nin Tevhid Sancağı bir kez daha Başkanlık Sarayı üzerinde dalgalanıyor. Bu, onun kararlılığının ve bağımsızlığı savunup, yabancı bağımlılığını reddetmesinin bir sonucudur.
İslam Emirliği’nin kurucusu olan Molla Ömer’in fedakarlıkları ve özgürlük dersleri önümüze serilmemiş olsaydı ve onun samimi yoldaşları fedakarlık ve şehadet yoluna adım atmasaydı, Afganistan hala iç savaşın ve yabancı istihbarat teşkilatlarının oyunlarının ortasında sıkışmış olarak kalacaktı. Ancak bugün, Allâh’ın izniyle Afganistan barış içinde bağımsız ve en önemlisi de İslam nizamıyla şereflenmiş bir ülke oldu. Kendi ulusal kaynaklarıyla faaliyet gösteren, dış borçtan kurtulmuş, kmseye bağımlı olmayan İslam Şeriatıyla yönetilen bir ülke. Bunların hepsi Molla Muhammed Ömer Mücahid’in (Allâh ona rahmet etsin) tavizsiz duruşu ve fedakarlığı vesilesiyledir.
Yüce Allâh ona cennetlerin en güzelini ihsan etsin ve İslam Emirliği’nin mevcut liderlerine de onun ilkelerini ve vizyonunu takip etme gücü versin.