DAEŞ’e Küresel Tepki: Korkudan Eylemsizliğe
DAEŞ’in ani yükselişi, dünyayı karmaşık ve çelişkili şekillerde sarstı. Kısa bir süre içinde Irak ve Suriye’de geniş toprak parçalarını ele geçiren grup, hükümetleri ve kamuoyunu hem dehşet verici hem de kafa karıştırıcı bir olguyla yüzleşmek zorunda bıraktı. Ortaya çıkardığı tepkiler, uluslararası düzenin bu büyüklükte bir tehdit karşısındaki hem güçlü yönlerini hem de zaafiyetlerini ortaya koydu.
İlk tepki, küresel çapta yayınlanan toplu infazlar, cinsel kölelik, yeri doldurulamaz kültürel miras alanlarının yıkımı gibi şok edici görüntülerle körüklenen korkuydu. Bu manzaralar, toplumları alarm durumuna geçirdi. Korku iki düzeyde işledi: DAEŞ’in toprak kazanımını genişletme olasılığına dair somut endişe ve onun aşırılıkçı ideolojisinin Orta Doğu’nun çok ötesinde yabancılaşmış gençleri cezbedebileceği derin kaygı.
Korku hızla kınamaya dönüştü. Farklı geleneklerden dini otoriteler, küresel üne sahip kültürel figürler ve hatta rakip militan gruplar, alışılmadık bir birliktelikle DAEŞ’i kınadı. Bazı gözlemciler için bu iğrenme dalgası, gerçek bir uluslararası fikir birliği ile yakın tarihin en nadir olaylarından biriydi.
Ancak dehşet ve öfke manşetlere hâkim olurken kayıtsızlık hiç uzak değildi. Bazı hükümetler DAEŞ’i geçici bir bölgesel sorun olarak görerek kararlı şekilde hareket etmekte tereddüt etti. Bu yanlış hesaplama, grubun kendini pekiştirmesi için gereken zamanı ve alanı sağladı. Birçok analist, daha hızlı ve koordineli önlemlerin toprak genişlemesini önleyebileceğini savundu.
Askeri cevap ile kararlılık ve tereddüt birlikte görüldü. Uluslararası bir koalisyonun oluşturulması, DAEŞ ile yüzleşmeye dair ortak bir iradeye işaret etse de büyük güçler arasındaki anlaşmazlıklar ve bölgesel politikanın karmaşıklığı koalisyonun etkinliğini zayıflattı. Çelişki, yamandı: Bazı devletler bir cephede DAEŞ ile savaşırken, dolaylı olarak onun büyümesine katkıda bulunan aktörleri başka bir cephede destekliyordu.
Kamuoyu da bu tutarsızlığı yansıtıyordu. Birçok ülkede vatandaşlar, haberleri endişeyle takip ederken diğerleri savaştan bıkmış veya acımasız haber akışı karşısında duyarsızlaşmış olarak uzaklaştı. Bazıları için çatışma çok uzaktı; diğerleri için ise krizlerle dolu bir dünyada sadece bir trajediydi.
Eşit derecede anlamlı olan ise küresel ilginin dengesizliğiydi. DAEŞ’in dikkat çekici suçları, manşetleri doldururken onun yönetimi altında yaşamak zorunda kalan sivil halkın sessizce çektiği acılar, genellikle fark edilmedi.
Sonuçta, DAEŞ’e verilen tepki, günümüz uluslararası sisteminin kalbindeki çelişkileri ortaya çıkardı. Korku, öfke ve kayıtsızlığın bir karışımı olan bu durum, nihayetinde parçalanmış ve yetersiz olduğunu kanıtladı. Bu bölümden çıkarılabilecek bir ders varsa o da dünyanın bu tür tehditlerle başarılı bir şekilde yüzleşmesi için geçici duygular değil gerçek koordinasyon ve sürdürülebilir çaba gerektiğidir.