Bugünden dört yıl önce son Amerikan askeri, Afganistan’dan ayrıldı; bu asker, diğer arkadaşları gibi komutanlarının emriyle bu ülkeye, bu toprakların doğal zenginliklerini yağmalama ve bu halkın köklü inancını kırma temel hedefi olan sinsi bir görevi yerine getirmek için girmişti.
Oysa uzun yıllar boyunca dünyanın büyük ordularına direnen ve herhangi bir süper güce boyun eğmeyeceğini kanıtlayan bir halktı bu.
Amerika Birleşik Devletleri, Afganistan’ı, halkın Allah Teala’ya olan imanından aldığı güçle şekillenmiş çelik iradesini kırmak umuduyla işgal etti.
Ancak İslam’ın savunucuları ve bu toprakların sadık evlatlarıyla yirmi yıl süren kesintisiz çatışma ve mücadelenin ardından ağır mali ve insani kayıplara uğrayarak nihayetinde çekilmek zorunda kaldı. Afganistan’dan çıkışıyla birlikte, işgal ve cumhuriyet rejimi altında suni olarak oluşturulan “Horasan DAEŞ’i” adlı yapı da çöküşe geçti ve yok olma sürecine girdi.
DAEŞ, işgalcilerin kalmasını meşrulaştırmak ve İslam Emirliği mücahitlerinin bazı eyaletlerdeki saflarını zayıflatmak amacıyla Amerikan varlığının gölgesinde Afganistan’da son yıllarda ekilmiş habis bir tohumdu. Başta işgalci Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere Batı’nın perde arkasından desteklediği bu menfur grup, kendisine verilen projeleri uygulamak için tüm çabasını seferber etti.
DAEŞ örgütü, Afganistan’da ilk ortaya çıktığında diğer ülkelerde olduğu gibi hızla büyüdü ve aldığı gizli destek sayesinde bazı eyaletlerde geniş alanlar üzerinde kontrol sağlamayı başardı. Ancak Amerika, Afganistan’dan kaçtıktan sonra ne izi ne de sözde hilafeti kaldı; diğer Amerikan ve Batı projeleri gibi desteksiz ve yetim kaldı ve de kısa süre içinde bu milletin sadık evlatları tarafından eylemlerinin cezasını buldu.
Başlangıçta Amerika’nın, İslami sistemin Afganistan’a dönüşünün önünde bir engel olması ve ülkeyi yolsuzluk ve yıkım bataklığında tutmak için DAEŞ projesini canlandırdığı düşünülüyordu.
Ancak İslam Emirliği’nin bu kanserli gruba karşı verdiği kararlı mücadele ve onları Afganistan içinde etkisiz hale getirmesi, Amerika’nın tüm planlarını boşa çıkardı.
Evet! Umduklarının aksine, Afganistan’daki DAEŞ haricileri, tarih boyunca süper güçleri yenilgiye uğratma geçmişi olan bir güçle çarpıştı; o güç ki askeri imkanları kısıtlı olmasına rağmen sağlam inancı ve kararlı iradesi sayesinde birçok grubu yenmeyi başarmıştır.
Ayrıca, Afgan halkının bu alandaki rolünün göz ardı edilemeyeceği de söylenmelidir. İslam Emirliği’ne bağlı güvenlik birimleri ve seçkin birliklerle iş birliği yaptılar ve bu iş birliği, DAEŞ’in aldatılmış unsurlarının bu topraklarda güvenli bir sığınak bulmasını engelledi ve de kaçmak zorunda kaldılar.
Sonuç olarak, Afganistan tecrübesi, ne yabancı bir gücün ne de vekil grupların bu halkın iradesine ve inancına hükmedemeyeceğini kanıtladı. Afganların direnci ve mücadelesi, İslam Emirliği’nin hikmetli yönetimiyle birleşince inancı zayıflatmayı ve halkın kimliğini silmeyi amaçlayan her proje veya planın nihai olarak başarısızlığa uğrayacağını ve yok olup gitmekten başka bir sonu bulunmadığını gösterdi.
Bu büyük başarı, sadece halkın gücünü ve de ülkenin bağımsızlığını ve güvenliğini korumak için bu toprakların kalbinden doğan o birliklerin gücünü yansıtmakla kalmıyor, aynı zamanda Afganistan’ın tüm düşmanlarına açık bir mesaj iletiyor:
Bu halkın inancı ve güvenlik güçlerinin birliği karşısında, nüfuz dayatma veya kaos çıkarma girişimi başarısızlığa mahkumdur.