IŞİD Haricileri, çağdaş dönemin en zalim ve tehlikeli sıkıntılarından birini temsil etmiş ve İslam tarihindeki en yürek parçalayıcı anılara neden olmuştur. Bu vahşet; masum sivillerin toplu katliamı ve korkunun kasıtlı olarak yayılmasıyla damgalanan bir saltanat boyunca İslam dünyasına muazzam acılar yaşattı; özellikle Irak ve Suriye’de ve maalesef diğer bazı bölgelerde de.
Ancak bu grubun ortaya çıkmasına ne yol açtı? Neden bu kadar hızlı bir büyüme yaşadı? Ve Amerika ve bölgesel çatışmalar bu konuda nasıl bir rol oynadı? Bu makalemizde bu soruların cevaplarını ele alacağız.
IŞİD’in Ortaya Çıkışının Nedenleri:
IŞİD’in tırmanışı iç karışıklık, dış müdahale ve yaygın halk memnuniyetsizliğinin birleşiminden etkilenmiştir.
2003 yılında, Amerika’nın Irak’ı işgali ve Irak ordusunun dağıtılmasının ardından birçoğu Baas Partisi’ne bağlı çok sayıda subay ve asker işsiz kalmış ve haklarından mahrum bırakılmıştı.
Aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri’nin doğrudan desteğiyle, yeni Irak yönetimi de Şii kontrolüne girmişti. Hatta bazıları Amerika’nın Irak’ı etkili bir şekilde İran’a teslim ettiğini iddia etmekteydi. Ardından Sünni topluluğa karşı bir zulüm, ayrımcılık ve adaletsizlik dalgası yaşandı. Bu koşullar, birçok Sünni arasında iktidardaki rejime karşı derin bir kızgınlığa yol açtı. Bu artan düşmanlık, öfke ve güvensizlik, cihad örgütlerinin yükselişine elverişli bir ortam oluşturdu.
IŞİD’in Oluşumu:
IŞİD’in oluşumunun kökenlerini araştırdığımızda, grubun 2004 yılında El-Kaide’ye bağlı olarak Ebu Musab Ez-Zerkavi (Allâh şehadetini kabul etsin) liderliğinde kurulduğunu görüyoruz. Grup, 2006 yılında “Mücahidler Şura Konseyi” adlı bir ittifak oluşturmak için birkaç silahlı grupla daha birleşmiş, aynı yıl bu koalisyon, lideri Ebu Ömer El-Bağdadi olan “Irak İslam Devleti”nin kurulduğunu ilan etmiştir.
Suriye’de istikrarsızlık ve kaos tırmanırken, grup 2013 yılında Ebu Bekir El-Bağdadi liderliğinde Suriye topraklarına yayılmış ve adını “Irak ve Şam İslam Devleti” (IŞİD) olarak değiştirmiştir. 2014’te Irak’ın Musul şehrinin ele geçirilmesinin ardından Bağdadi, küresel bir Hilafet kurulduğunu ilan etmiş ve grubu İslam Devleti olarak adlandırmıştır.
ABD, Irak’ın eski rejimini ortadan kaldırmayı başarsa da yerine istikrarlı, kapsayıcı ve temsili bir hükümet kurmayı başaramadı. Önceki sistemin tamamen ortadan kaldırılması ve otoritenin dar tanımlı mezhepsel elitlere devredilmesi, krizi derinleştirerek yolsuzluğu, şiddeti ve mezhepsel bölünmeleri körükledi.
ABD’nin 2011’de askerlerini çekmesinin ardından Nuri El-Maliki hükümeti ulusal birliği sağlamayı başaramadı. Sünniler siyasi olarak kenara itildi ve bu yabancılaşma IŞİD’in ortaya çıkan boşluğu istismar etmesine olanak sağladı. Grup, nüfusun merkezi hükümet tarafından terk edildiğini hissettiği bölgelerde hızla yerel destek kazandı.
IŞİD, 2014’te Irak’ın ikinci büyük şehri olan Musul’u ele geçirdi. Şaşırtıcı bir şekilde, Irak güçleri neredeyse hiç direniş göstermedi, geri çekildi ve şehri onların eline bıraktı.
Bu arada Suriye’de 2011 hükümet karşıtı protestolar acımasız bir iç savaşa dönüşmüştü. Beşar Esed rejimine karşı savaşmak için çok sayıda silahlı grup ortaya çıktı. Birleşik bir askeri gücün yokluğu, yaygın düzensizlik ve devlet kurumlarının zayıflaması, IŞİD’e Suriye’deki varlığını da sağlamlaştırması için mükemmel koşullar sağladı.