Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın Adıyla
Pakistan’daki son olayları yakından takip edenler, iki büyük güç olan Tehrik-i Taliban Pakistan (TTP) ve Pakistan güvenlik güçleri arasındaki savaşın sadece fiziksel bir savaş olarak değil, aynı zamanda her iki tarafın da aktif olduğu medya alanında da ciddi bir çatışmanın yaşandığını bilir.
Bir yandan TTP rutin olarak çok sayıda güvenlik görevlisini yok ediyor, diğer yandan güvenlik güçleri de ülke çapında TTP’ye karşı ısrarlı baskınlar ve operasyonlar yürütüyor.
Pakistan toprakları, özellikle Hayber Pahtunhva, 2013’teki koşulların ötesine geçerek resmen bir çatışma sahnesine dönüştü.
Ülkenin siyasi ve savunma durumu, Afganistan’daki devrik Eşref Gani yönetiminin son günlerini anımsatan bir düzeye ulaştı. Gani yönetimi son zamanlarında her ikisi de herhangi bir hükümetin veya sistemin çöküşünün tipik ayak sesleri olan iki eyleme odaklanmıştı:
1)Gani yönetimi Taliban’a karşı koyma canlılığının ve kapasitesinin azaldığını gördüğünde, hayal kırıklıklarını dışa vurmak için masum sivilleri hedef almaya başvurmuştu.
Siviller ayrım gözetmeyen bombardımanlara maruz kaldı, pazar yerleri ve camiler dron saldırılarının hedefi haline geldi. Topçu atışları o kadar yaygındı ki tüm köyler yerle bir oldu. Amaç; halk arasında zorluk çıkarmak, onları yaşam alanlarından kaçmaya ve ibadethanelerinde, toplumsal merkezlerinde ve mahallelerinde Taliban’ı barındırmayı veya korumayı bırakmaya zorlamaktı.
Bununla birlikte Afgan halkının sarsılmaz metaneti ve manevi gücü kararlı kaldı. Bu tür vahşetlere katlanmalarına rağmen Taliban’a karşı hükümetle aynı çizgiye gelmediler.
Dünya, Afganların sabrının ve fedakarlıklarının meyvelerine tanık oldu; bugün Afganistan, Avrupa ve Amerika’nın uzun tarihlerinde benzeri görülmemiş bir barış, istikrar ve düzenin tadını çıkarıyor.
Ancak maalesef Pakistan yönetimi de Gani yönetiminin Afgan halkına karşı kullandığı baskıcı stratejileri takip ediyor.
Eşref Gani yönetiminin Afgan halkına uyguladığı vahşetler, Pakistan’ın kabile bölgesinde gerçekleştirdiği eylemlere oldukça benziyor. Hayber’in Tirah Vadisi’nde, özellikle Per Mela’da, bir dron saldırısıyla hareketli bir pazar hedef alındı ve bölgede hem okul ve medrese öğrencilerinin hem de tüccarların ölümüne yol açtı.
Aynı şekilde sürekli tekrarlanan dron saldırılarında, Kuzey ve Güney Veziristan’da çocuklar, yaşlılar ve kadınlardan oluşan siviller acımasızca hedef alındı ve şehid edildi.
Pakistan halkı, özellikle Hayber Pahtunhva halkı, Afgan halkıyla aynı direnişi ve kararlılığı devlet terörizmine karşı gösterirse, Allâh’ın izniyle Pakistan’ın da Afganistan’dakine benzer bir barış, istikrar ve İslami sisteme kavuşması uzun sürmeyecektir.
2)Eşref Gani yönetiminin sonunun gelmesini hızlandıran ikinci önemli hamlesi ise Taliban’ın itibarını zedelemek için devlet destekli medya kampanyalarını tırmandırmaktı. Afgan Talibanı’nı ISI tarafından eğitilmekle ve Pakistan’ın çıkarlarına hizmet etmek için Afganları öldürmekle suçladı ve cihadlarını kutsal bir davadan ziyade bir iş olarak etiketledi.
Peki bu tür yalan propagandalar onlara fayda sağladı mı? Bozuk demokratik ve cumhuriyetçi yapılarını korudu mu? Taliban’ın itibarını veya moralini aşındırdı mı? Bu soruların cevabı için sadece propagandacıların mevcut pozisyonlarıyla Afgan halkının koruyucuları ve gerçek barış ve düzenin müjdecileri olarak onaylanan Taliban’ın sağlam duruşuyla karşılaştırmanız yeterlidir.
Değerli Okuyucular!
Pakistan devleti ve askeri teşkilatı, Gani yönetimiyle aynı başarısız yaklaşımı benimsedi ve bunu başarıya doğru önemli bir adım olarak algıladı.
Pakistan’ın bu yanlış adımlarıyla ilgili şu meşhur sözümüz akla geliyor;
“Korkarım Kabe’ye ulaşamayacaksın Ey Bedevi, çünkü yürüdüğün yol Türkistan’a çıkıyor.”
Pakistan yetkilileri ile Pakistan’ın resmi ve gayri resmi kanalları, Gani’nin taktikleri gibi, TTP lideri Muftu Nur Veli Mehsud’un (Ebu Mansur Asım’ın) sesli mesajını TTP liderliğinin Afganistan’dan faaliyet gösterdiğini ve savaşçılarını oradan yönettiğini öne süren temelsiz iddialar yaydı.
Pakistan medyası günlerdir bu iddiaya odaklanıyor. Ancak rasyonel muhakeme ve siyasi anlayıştan yoksun olanlar, TTP liderliğinin gerçekte nerede olduğuna dair hakikati fark edemiyorlar.
Bu sahte iddiaların yanında kısa süre önce Pakistan medyasında çıkan haberler şu ifadeyi tekrar tekrar vurguluyor:
“Cephedeki askerler kararlılık göstermeli ve üslerine ve evlerine dönmekle uğraşmamalı.”
TTP sözcüsü Muhammed Horasani, tarafsız gazetecileri kendilerinin kontrol ettikleri bölgeleri ziyaret etmeye ve bu iddiaları doğrulamak için liderleriyle görüşmeye defalarca davet etti. Ancak aylar geçmesine rağmen bu davete bir yanıt gelmedi. Bu sessizlik, bu tür toplantılara izin vermenin gerçeği ortaya çıkaracağını ve Pakistan devletinin propagandasını ve yalanlarını ortadan kaldıracağını açıkça gösteriyor.
Gerçek ortaya çıktıktan sonra Afganistan İslam Emirliği’ne yönelik temelsiz iddialardan geriye ne kalacak? Pakistan, ABD ile işbirliğini nasıl meşrulaştırıp koruyacak?
Devlet güçlerinden daha zayıf olmalarına rağmen TTP’nin morali her geçen gün daha da güçleniyor ve Pakistan içinde destekleri artarken, orduya olan nefret derinleşiyor. TTP’nin topluluklara karşı iyi muamelesi, din alimlerinden aldığı rehberlik ve siyasi figürlerle olan etik etkileşimleri, halk arasında TTP’nin güvenini artıyor. Pakistan ordusunun halka haksız baskısı, mallarına el koyma, evlerin ve pazar yerlerinin ayrım gözetmeksizin bombalanması, insanların katledilmesi ve kaybolması, devletin Amerika ve Batılı güçlere köleliği ve etik olmayan tüm davranışları ise güvenlik kurumlarını halkın gözünde aşağılık ve utanç verici bir hale getiriyor.
Pakistan devleti bu tür temelsiz propagandaları terk etmeli ve rasyonel politikalar benimsemelidir. Bu tür asılsız iddialar TTP’nin sadece kararlılığını güçlendiriyor. Benzer şekilde Pakistan’ın Afganistan İslam Emirliği’ne karşı haksız iddiaları da sadece Pakistan’ın Amerika gündemine hizmet ediyor.