Afganistan tarihi, şehadet ve onurun kanıyla yazılmıştır. Ancak 24 Asad, öyle bir gündür ki tüm dünyada özgürlük, iman ve izzet çağrısı yankılandı. O günde, Afganistan İslam Emirliği (AİE) mücahitleri, yirmi yıllık cihatlarının nihai meyvesini toplayarak Kabil’deki Arg Sarayı’nda son yabancı işgal kalesini yıktı.
Bu, yalnızca siyasi bir zafer değildi. Allah’ın kelimesini yüceltmek ve vatanlarını özgür kılmak için canlarını veren yüz binlerce şehidin rüyasının gerçekleşmesiydi. Her sokak, her vadi, her dağ yamacı onların fedakarlıklarına şahittir. Silahları iman, kalkanları sabır, zırhları ise Allah’a tevekkül olan mücahitler, dünyayı hayrete düşüren bir mücadele verdiler.
Gelişmiş tanklara, amansız hava saldırılarına ve modern teknolojiye karşı tekbir ve cihat nidalarını yükselterek ispat ettiler ki Allah, bir kavme yardım ettiğinde hiçbir kuvvet, onu yenemez. O gün, Kabil’in semaları tekbirlerle çınladı, özgürlük bayrakları, halkın gözyaşları, tebessümleri ve sloganlarıyla yıkanmış bir şehrin üzerinde dalgalandı. O gün, umut günüydü; zilletten kurtuluş günüydü; İslami yönetimin bu topraklara geri döndüğü gündü.
Bu zafer bir gecede kazanılmadı. Mücahitlerin karlı dağ zirvelerinde geçirdikleri gecelerin, düşman baskınlarına ve bombalamalarına direnişlerinin, açlık, susuzluk ve mahrumiyete rağmen iman cephesini terk etmeyişlerinin uzun bir yolculuğunun sonucuydu.
Fedakarlıkları savaş meydanlarının ötesine uzanıyordu. Sivilleri korudular, milletin izzetini muhafaza ettiler, yetimlere sahip çıktılar, şehit ailelerini kendi aileleri gibi gördüler. Bu samimiyet, halkın kalbini onlara bağladı. Şehadet hikayeleri, bu yolculuğun en nurani sayfalarını oluşturdu: Evlenmeden cepheye koşan gençler, oğullarının tabutu başında “Elhamdülillah! Oğlum, Allah yolunda şehit oldu” diyen babalar… İşte bu zaferin temelleri böyle atıldı.
Asad’ın 24’üncü günü Afganistan, yeniden İslami yönetimin gölgesine kavuştu. O gün, milletin özgürlüğünün ve ümmetin izzetinin sembolü oldu. Dünyaya gösterdi ki, bir millet birlik olduğunda en güçlü işgalciler bile diz çökmek zorunda kalır. Cihat, yalnızca silahların mücadelesi değil, sabrın, hikmetin ve birliğin imtihanıdır. AİE’nin dönüşü, yalnızca toprakların kurtarılması değil, aynı zamanda imanın, kültürün ve değerlerin muhafazasıydı.
Bu yıl dönümünü anarken, bu zaferi mümkün kılan kanları, fedakarlıkları ve duaları şükranla yad etmeliyiz. Tarihi bu zaferin kazanımlarının gelecek nesillere aktarılması için birlik, hizmet ve imanda sebat etmeliyiz.